Asperger Sendromu teşhis süreci benim için oldukça uzun ve meşakkatliydi. Hayatımın bir döneminde otizmle iç içe yaşadım ve nefes aldım. Sosyal medya ve blog yazma, vazgeçilmezlerim haline geldi. Blog yazmak, ilk kitabımı yayınlama sürecime ve otizm spektrumunda daha fazla bilgi edinmeme olanak sağladı. Tıpkı dalgın, sarı tüylü bir ördek gibi, otizm spektrum bozuklukları (ASD) üzerine daldım; sadece sularım otizm spektrum bozukluklarıydı.
Şu anda kıyı şeridindeyim, oldukça kurumuş ve aşırı derecede durulanmış durumdayım. Ancak, 44 yaşındayken (akıl sağlığı terapistimin Asperger şüphem doğruladıktan kısa bir süre sonra) aldığım teşhisle, geride bıraktığım yönlerime sahip çıkıyorum.
Yıllar boyunca, çevrimiçi yazılarım ve otizm spektrumundaki insanlarla yaptığım binlerce yazışma aracılığıyla otizm hakkında büyük bir sıçrama yaşadım. Ve öğrenmeye devam ediyorum!
Bugün kendimi yepyeni bir ışıkta görebiliyorum. Kim olduğumu kutlayabiliyorum. Kendi derimde rahatça yaşayabiliyorum. Yeterli olup olmadığımı düşünmeden, nereye ait olduğumu sorgulamadan yaşayabiliyorum. Otistik olduğum için yanlış yapıldığımı veya kusurlu olduğumu düşünmeden, tam olarak kendim olabiliyorum. Kendi güzelliğime gülümseyebiliyorum. Hem içimdeki hem de dışımdaki her şeyi sevebiliyorum. Belki de en önemlisi, kim olduğumun tüm yönlerini kabul etme ve bu şekilde, hem otistik hem de otistik olmayan diğerlerinin var olma şeklini kabul etme yeteneğimdir. Otizm yolculuğumun sonuçları büyüleyici, canlandırıcı, korkutucu ve şaşırtıcı derecede iyileştirici oldu; hepsi aynı anda.
Öğrendiklerim ve büyüdükçe, otizm spektrumundan çıkıp, toparlanıp ve yeniden başlamanın zamanı geldi. İlk başta, tamamen geri çekilmeyi düşündüm, yeni bir ilgi alanı bulmayı ve otizm spektrumundaki yönlerimi reddetmeyi düşündüm. Ancak sonunda, kendimi yeniden keşfetmeyi ve aslında yeni benliğimi, her zaman olduğum kişiliğin yönleriyle birleştirmeyi başardım. Kaybolan küçük kızı ve o kafası karışmış kadını, otizmi kabul eden ve üzerine inşa eden bir yetişkin olarak yeniden kazandım.
Otizmle yüzleşmek ve onu kabul etmek, yeni yürümeye başlayan bir çocuğun yürümeyi öğrenmesine benzerdi. Tökezledim, düştüm, kalktım, ağladım, kendimi yeniden ayağa kaldırdım. Ve sonunda, kendimi tamamlanmış, tamamen kendini seven bir yetişkin olarak görebiliyorum.
Geç yaşta otizm teşhisinin bana neler kattığını merak edenler için, deneyimin kişiden kişiye değişebileceğini belirtmek isterim. Ancak, benim deneyimimde, umut, bağlantı, rahatlama, anlayış, farkındalık, hakikat, şifa, sevgi, kişisel bakım, işleme, tanıma ve huzur gibi anahtar kelimeleri öne çıkıyor. Otizmle yüzleşmek ve onu kabul etmek, zorlu bir süreç olabilir, ancak sonunda büyük bir hediyeyle ödüllendirilebilir: Kendini sevme yeteneği.
Geç yaşta otizm teşhisi almış biri olarak, deneyimimden ve öğrendiklerimden yola çıkarak, bu deneyimin herkes için farklı olabileceğini ve kişisel bir yolculuk olduğunu anlıyorum. Bu nedenle, herkesin kendi hikayesini ve deneyimini yaşamasına izin vermek önemlidir.