Meltem Arıkan
Benim için kendiyle barışık bir otistik yetişkin olmak, dünyanın bana öğrettiği, tuhaf, eksik ve yetersiz olduğuma dair edindiğim tüm şartlanmalardan soyunmak ve kendimi yeniden tanımlayabilmeyi başarmak anlamına geliyor
Otizmlilerin Anlaşılamayan Hisleri…
Benim için kendiyle barışık bir otistik yetişkin olmak, dünyanın bana öğrettiği, tuhaf, eksik ve yetersiz olduğuma dair edindiğim tüm şartlanmalardan soyunmak ve kendimi yeniden tanımlayabilmeyi başarmak anlamına geliyor. Biraz çaba, biraz cesaret, biraz acı ama en önemlisi kendime kendi olma iznini verme cesaretini göstermek… Belki de otistikler için en zor olan şey kendimize kendi olma iznini vermek…
Kendimi anladığımı sanmakla, kendimi anlamak arasında ki o büyük fark yüzüme çarptığında yaşadığım karmaşa… Geçmişe baktığımda çoğu zaman kendimi anladığımı sanırken aslında hiç anlamadığım gerçeğiyle yüzleşmek tabii ki kolay olmadı ama bu yüzleşme bana beni tanımayı öğretti. Artık kendim olmaktan, zaaflarımdan ve diğerlerinin yargılarından korkmuyorum…
Otistik bir yetişkin olarak, bazı şeyleri çözdükçe geçmişte, özellikle de çocukluk ve ergenlik yıllarımda kendimi ne kadar yetersiz ve değersiz hissettiğimi daha iyi görebiliyorum. Küçük yaşta geçirdiğimiz trafik kazası ve sonrasında annemi kaybetmemle bağdaştırılan pek çok sorunumun aslında otistik olmamdan geldiğini şimdi çok daha net görebiliyorum. Otizm ve travmatik çocukluğum üst üste gelince, benim yetersizlik ve değersizlik hissimde tamamen içime sinmiş. Kendimi hep etrafımdaki diğer çocukların “yetersiz” bir versiyonu gibi hissettiğimi bugün bile tüm bedenimle anımsıyorum.
Ortaokul, lise yıllarımdaki okul ve ev partilerinde arkadaşlarımı izlerdim. O partilere davet edilmek ya da edilmemek, davet edilmişsem eğer katılmak ya da katılmamak benim için büyük birer endişe kaynağıydı. Ne giyeceğim, ne yapacağım, yine kendimi kötü mü hissedeceğim… Ne yaparsam yapayım bir şeyler olmuyordu… Ama o olmayan şeyi hiçbir zaman bulamıyordum. Arkadaş gruplarına katılıyordum, arkadaşlarımla vakit geçiriyordum ama içten içe biliyordum ki asla arkadaşlarımın istediği gibi biri olamıyordum. Hep bir yerlerde bir eksiklik vardı benim bir türlü anlamlandıramadığım…
Tüm çalışma yıllarım boyunca da tuhaf olan hep bendim. Bazen sıra dışı bir çalışan, bazen de en kötüsü. Eğer benim mantığıma uymuyorsa çoğu zaman benden beklenen talimatları yerine getirmekte zorlanıyordum. İş hayatı ve onun kuralları benim için hep bir kabus oldu. İş hayatını hiçbir zaman sevmedim. Emekli olduğum gün sırtımdan büyük bir yük kalktığını bugün gibi hatırlıyorum… Benim en büyük şansım sebatkarlığım, çalışkanlığım ve hem astlarımın hem de üstlerimin beni tüm farklılıklarımla kabul etmesi ve desteklemesi oldu.
Çok sayıda otistik yetişkin ve gençlerle yaptığım terapi seanslarında da otistik bireylerin ne kadar çok zorlandığını ve kimi zaman bütün enerjilerini kendilerini maskelemek için harcadıklarını görmek beni gerçekten çok üzüyor. Kendimiz olmak yerine kendimiz olmamak için onca çaba sarf etmek… Kendimiz olmak yerine başkalarının istediği gibi olmaya çalışmak… Kendimizi anlamak yerine anlaşılmayı beklemek…
Evet, Otistik bir yetişkin olarak, diğer insanlarla aynı şekilde iletişim kuramıyorum, kimi zaman çok doğrudan olabildiğim gibi kimi zaman sınırlarımı çizmekte zorlanıyorum. Evet, otistik bir yetişkin olarak kimi zaman kimi sosyal ilişkileri anlamak benim için hiç kolay değil. Ama anlayamadığım ve yapamadığım her şeyi yeniden öğrenebiliyorum… Otistik olmak benim için artık yetersiz olmak anlamına gelmiyor. Ben yetersiz değilim sadece farklıyım… Dünyada yaşayan her birey gibi çok iyi yaptığım ya da hiç yapamadığım şeyler var. Benim algımın otistik olmayanların dünyasındaki beklentilerle örtüşmüyor olması beni ne yetersiz nede değersiz yapmıyor.
Evet, bir otistik olarak bazen diğer insanların karşılaşmadığı zorluklarla karşılaşıyordum ama bunlarla başa çıkmanın yollarını da öğreniyorum. Ancak biliyorum ki hem benim için hemde diğer otistik bireyler için içinde yaşadığımız nörotipik dünyanın anlaşılmazlığıyla başa çıkmak hiç kolay değildi.
Biliyor musunuz, otizmli çocukların kendileri hakkında aynı yaştaki diğer çocuklardan 20.000’den fazla olumsuz mesaj aldıkları öne sürülmektedir. Bu da otizmlilerin daha çok genç yaşlarından itibaren kendilerini daha değersiz, yetersiz ve kırılmış hissetmelerin en büyük nedenlerinden bir tanesi olabiliyor. O nedenle de otistik bireylerle ilgili yorum yaparken, bizleri hoyratça yargılarken iki kere düşünün. Bizler bize uygun olmayan bir dünyaya uyum sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Peki ya siz otistik olmayanlar, bizleri anlamak için ne yapıyorsunuz?