Sorting by

×

Dil ve Konuşma

AYFER YILDIRIM ERİŞKİNNormal gelişim gösteren, down sendromlu ve otizmi olan çocukların temel kavramları ile ortalama sözce uzunlukları arasındaki ilişkinin incelenmesi Investigation of relationship between basic concept and mean length of utterances in children with normal development, down syndrome and autism
BEYHAN NAZLIOtistik bir çocuğun yabancı dil öğrenimine ilişkin örnek olay incelemesi A Case study of an autistic child’s foreign language learning
BAHAR KEÇELİ KAYSILIOtizm spektrum bozukluğu olan ve normal gelişen çocuklarda sözdiziminin ve sözcük dağarcığının zihin kuramı ile ilişkisinin incelenmesi The relationship between syntax, vocabulary and theory of mind in children with autism spectrum disorders and in typically developing children
BAHAR KEÇELİ KAYSILIOtistik çocukların dil özelliklerinin kullanım açısından incelenmesi A study on the analysis of language characteristics of children with autism in terms of pragmatics
CEM KALAYCIOtizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda sözel olmayan uyarana tepki (tact) öğretiminin sözel uyarana tepkinin (intraverbal) ortaya çıkması üzerindeki etkisi The effect of tact training on emergent intraverbal responses for the children with autism spectrum disorders
CEYHUN SERVİOtizm spektrum bozukluğu olan çocukların biçim-sözdizimsel dil özelliklerinin incelenmesi Investigation of morphosyntactic language properties of children with autism spectrum disorder
ÇETİN TOPUZOtizm spektrum bozukluğu olan bireylerin sözel iletişim becerilerini arttırmada işitsel replik ve replik silikleştirme uygulamasının etkililiği The effectiveness of audio scripts and script fading procedure to increase vocal communication of children with autism spectrum disorders
DENİZ ERBİLGİNOtistik çocuklarda dil ve iletişim becerileri (3-6 yaş arası) Language and communication skills in autistic children (Between 3-6 years old)
ELİF ARICAOtistik çocukların dil kullanımlarındaki farklılaşmalar Differences in language use of autistic children
EBRU YILMAZOtistik çocuklarda müzik atölyesi çerçevesinde ortaya çıkan sözel olmaya iletişim işaretlerinin incelenmesi Emergence of non verbal communicative signes of autistic children in a musical frame
ERKAN KURNAZOtizmli bireylere karşılıklı konuşma sırasında kullanılan ortak dikkat davranışlarının öğretiminde ipucunun giderek artırılmasıyla öğretimin etkililiği The effectiveness of teaching to joint attention behaviors used during dual conversation by least-to-most promting to individuals with autism spectrum disorder
GÖKHAN TÖRETOtizmli, down sendromlu ve normal gelişim gösteren çocukların dil öncesi dönemdeki jest kullanım becerilerinin incelenmesi Gestures in prelinguistic children with autism, down syndrome and typically developing children
GÖZDE AKOĞLUGelişimsel dil bozukluğu olan ve normal gelişim gösteren çocuklarda sözdizimini anlama becerileri ile sözel çalışma belleği ilişkisinin incelenmesi Investigation of relationship between verbal working memory and syntax comprehension skills on children with developmental language disorders and typically developing children
FATİH KIVANÇ ERDOĞANAkran etkileşiminin otizm spektrum bozukluğu olan bir bireyin dil ve oyun gelişimine etkisinin incelenmesi Investigating the effects of peer interaction on play and language skills of an individual with autism spectrum disorder
HÜSEYİN MERT BARUTOtizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda alıcı ve ifade edici kelime bilgisinin ve artikülasyon becerilerinin değerlendirilmesi Investigation of receptive language, expressive language and articulation skills test in children with autoism spectrum disorders
HÜSNÜ KAMİL KARADENİZOtizmli ve normal gelişim gösteren çocukların alıcı dil becerilerinin farklı değişkenler açısından incelenmesi Analysis of receptive language skills of children with autism and normal development from the point of different variables
İLİM AKSU3;00 – 5;11 yaş diliminde bulunan otizm spekturum bozukluğu tanılı çocukların sözcük dağarcığı gelişimlerinin bir yıl süre ile izlenmesi Monitoring the changes in the vocabulary development of the children with autism spectrum disorder between 3;00 – 5; 11 years of age during A year time
İBRAHİM ŞENOtizm spektrum bozukluğu olan bireylere talep etme becerisinin öğretiminde akıllı uygulamaların etkililiği The effectiveness of smart applications in teaching the skill of requesting with autism spectrum disorder
MERAL ÇİLEM ÖKCÜN AKÇAMUŞOtizm spektrum bozukluğu olan çocuklarda söz – öncesi sosyal iletişim becerilerinin dilin bileşenleri ile ilişkisinin incelenmesi Examining the relationship between prelinguistic social communication skills and the components of language in children with autism spectrum disorders
MUSTAFA ÇAĞATAY YÖNDEMNormal ve otizmi olan çocuklarda temel dil ve öğrenme becerilerinin değerlendirilmesi Assessing the basic language and learning skills of children with normal development and autism
MUSTAFA GÜNDOĞDUOtizmli bireylere sözcüklerin işitsel eşlemesi becerisinin kazandırılmasının sözel taklit becerisinde söylenen sözcüklerin anlaşılırlığına etkisi The effect of theaching auditory-matching of words on the emission of clear echoic responses on children have autism
NAZMİYE EVRA GÜNHANVerbal and nominal functional categories of a Turkish speaking autistic child Türkçe konuşan bir otistik çocuğun eylemsi ve adsal işlevsel normları
ÖZLEM TOPRAKGeliştirilmiş bütünleştirici modelin otizm spektrum bozukluğuna sahip çocukların ifade ettikleri kelime ve hece sayısının arttırılmasındaki etkililiği The effcency of enhanced mleu teachng to ncreasng the number of expressed n words and syllables of chldren dagnosed wth autism spectrum desorders
ÖZGE ELİÇİNOtizmi olan çocuklara duyguları ayırt etme becerisi kazandırmada replik silikleştirme ile yapılan öğretimin etkililiği Effectiviness of teaching via script and script fading method in making children with autism acquire discrimination skill of emotions
SEVDA KARACA ALOtizmli ve normal gelişim gösteren çocukların alıcı ve ifade edici dil becerilerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi Children with autism and normal development of the buyer and comparative analysis of the expressive language skills
SELDA KÜÇÜKPrimer konuşma ve dil gecikmesi ile anne bebek bağlanması arasındaki ilişki Relationship between mother and infant attachment and primary speech and language delay.
TOLGA YILDIRIMSınıf içi temel tepki öğretiminin otizm spektrum bozukluğu olan çocukların ifade edici dil becerileri üzerindeki etkisi The effect of classroom pivotal response teaching on expressive language skills of children with autism spectrum disorder
ZEYNEP ÇİFTÇİOtistik çocuklarda kullanım bilimsel bileşenin dildeki görünümünün gözlenmesi Observation of autistic children’s pragmatic component’s reflection on language

Kaynak : https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

Prof. Dr. Belma Tuğrul

İş arkadaşınızın anaokulundaki çocuklar olduğunu düşündüğünüzde anaokulu öğretmeni olmanın ne kadar dinamik, yaratıcı ve keyifli bir iş olduğunu söylemek de doğru olacaktır. Çok önemli bir iş yapan öğretmenlere saygılarımı sunuyorum. İşinize saygı duyun ve sevin…………

Bugün sunumunu yapacağım konuyla bağlantılı olarak “konuşan duvarlar” karşınızdaki duvara yansıyan rakamlar ve sayılar aracılığı ile kendimi size tanıtmak istiyorum. Benim özgeçmişimi ifade eden bu duvarı sizin için anlaşılır hale getirmek yani özgeçmiş duvarımı konuşturmak istiyorum. İşte duvardaki rakamlar ve anlamları….

50 4. 178. 590 2 27 14 103 1 64

50 (Yaşım), 14( anaokulu öğretmeni olarak çalışma sürem) 27 ( meslekteki çalışma sürem), 64 ( ülkemizde ziyaret ettiğim şehirler), 590 ( Hacettepe Üniversitesinde çalışma arkadaşlarımla benim mesleki deneyimlerimizin toplam yılı) 178 ( yayımlanan çalışmalarımın sayısı), 2 ( çocuklarımın sayısı), 4 ( 4 çocuklu bir ailenin çocuğu olmam) 1( hayalimdeki işi yapmam nedeniyle işime verdiğim değerin karşılığı). Konuşmacı tüm rakamlara ilişkin tanımlamaları yaptıktan sonra” sanırım bir eksik kalmadı” der . Oysaki 103 sayısını tanımlamamıştır. İzleyicilerin 103 ün unutulduğuna ait uyarısından sonra konuşmacı, bu sayının özellikle kendisi tarafından tanımlanmadığını açıklar ve eksik bırakılan bu rakamın çocukların tüm soruların yanıtlarını öğretmenden öğrenemeyeceklerine dikkat çekmek için olduğunu açıklar. “Çocuklarda öğrenmeye karşı ilgi, merak ve açlık hissi uyandırmak önemlidir. Çocuklar meraklarını uyandıran soruların yanıtlarını bulmaya özendirilmelidir bu nedenle de 103 sayısı ile ilgili bir açıklama yapılmamıştır” ifadelerini kullanan konuşmacı bu farklı özgeçmiş takdiminden sonra sunumuna geçmiştir.

Anaokulu öğretmeni olmak sürekli ve çok hızlı bir şekilde değişim ve gelişim gösteren küçük çocuklarla çalışmayı gerektirir ki bu da öğretmenin kendini sürekliolarak yenilemesini ve yaşam boyu aktif öğrenici olmasını zorunlu kılar.

Bir anaokulu, bünyesinde resmi olarak görevli öğretmenlerin dışında çocukların öğrenmesinden sorumlu çok zengin başka insan kaynaklarına da sahiptir. Öğrenme ve öğretme sürecinde öğretmenlerin üstlendiği rol çok önemlidir. Öğretmenlerin yeterlilikleri çocukların öğrenmesini en üst seviyede etkiler. Ancak, öğrenme sadece öğretmen ile sınırlı değildir. Bir anaokulunda tüm çocuklar da birbirleri için farklı boyutlarda öğretici niteliği taşımaktadır. Yani tahmin edilenin aksine anaokulunda öğretmenlere ilave olarak çocuk sayısı kadar öğretmen bulunmaktadır. Çocuklar birbirlerinden çok şey öğrenirler ve bu öğrenmeleri çok kolay gerçekleşir, çünkü birbirlerinin dilinde konuşurlar. Çocukları birbirlerinden daha fazla yararlanabilecek şekilde yönlendirmek etkin bir öğretmenin yeterlilikleri arasında yer alan bir beceridir. İyi planlanmış zenginleştirilmiş öğrenme ortamlarında çocuklar birbirleri için daha fazla yarar sağlayabilirler. Ancak çocukların öğrenmesini etkileyen insan kaynakları dışında bir başka kaynak daha bulunmaktadır. Çocuklar doğrudan öğretmenle ya da birbirleriyle iletişim içinde olmadan da dolaylı olarak öğrenme ortamının sunduğu olanaklar vasıtasıyla da öğrenirler. Yani, iyi düzenlenmiş, çocukların yaşları, ilgi ve gereksinimlerine göre tasarlanmış öğrenme ortamının kendisi de etkili bir öğrenme sağlayabilir. Eğitsel amaçlara hizmet eden duvarlardaki materyaller ve duvar oyunları çocuklara yarar sağlar.

Hacettepe Üniversitesi Anaokulunda öğrenme duvarları olarak tanımladığımız konuşan duvarlar çocukların oyun aracılığıyla öğrenmesine hizmet etmek amacıyla eğitim programına dahil edilmiştir.

Çocukların öğrenme sürecinden en etkili şekilde yararlanabilmeleri için çocuklarınöğrenme ilgilerini dinamik tutacak, öğrenmeye karşı olumlu tutum geliştirmelerine neden olacak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bir okulun eğitim anlayışının formal kayıtları ve dokümanları vardır. Bu formal kayıtların uygulama alanındaki örnekleri ise, okulun eğitim anlayışının, ilkelerinin, değerlerinin gerçek kanıtlarıdır. Şöyle ki, bir anaokulunun eğitim anlayışının dışa yansıyan yüzünü okulun duvarlarında, yerlerinde ya da tavanlarında sergilenen eğitsel etkinliklerden anlamak mümkündür. Çocukların dahil oldukları eğitim etkinliklerinin somut ifadeleri olarak duvarları incelemek o okulun eğitim yaşantısı hakkında önemli ip uçları verir. Duvarlardaki yazılı mesajlar, çocukların resimleri, fotoğraflar, eğitsel amaçla hazırlanmış posterler, panolar, eğitsel materyaller çocuklar tarafından yapılmış faaliyet örnekleri, sergileme teknikleri gibi bir çok görsel uyarıcı anaokulunun eğitim programındaki önceliklerini yansıtır. Bu anlamda duvarlar okulun iletişim dilidir. Duvarlardan mesajlar alınır. “ Bu okulda farklı düşünmeyi geliştirmek önemlidir, Çocuklar farklı şekilde düşünür, Bir problemin çözümünde bir çok yol vardır, öğrenilecek ne çok şey var, ben yapabilirim ama sen de yapabilirsin, Dene ve gör, merak öğrenmeyi tetikler vb “

Anaokulu öğretmeni olarak çocukların gereksinimlerini tanımlamak, nasıl daha kolay ve etkili öğrenebilecekleri üzerinde bilimsel verilerden yararlanmak gerekir. Çocuklar birçok yolla öğrenirler. Gözlemler yaparak, araştırma sürecinde aktif olarak sürece dahil olarak, modelleri taklit ederek, birbirleriyle ve çevreleriyle etkileşim içine girerek, tekrarlar ve bağlantılar kurarak öğrenebilen çocuk için en etkili öğrenme yolu oyundur. Çocuklar için oyun oynamak ve oyun aracılığıyla öğrenmek doğal, kolay ve etkileşimli bir süreçtir. Bu nedenle çocuklar için öğrenmenin en üst seviyede gerçekleşebilmesi için çeşitli oyun etkinliklerinin planlanması yararlı olacaktır.

Her çocuğun kendi sınırları içinde öğrenme kapasitesini geliştirebileceğini bilmekteyiz. Her çocuğun öğrenebileceği gerçeği çocukların öğrenme ilgileri ve öğrenme stilleri ile ilgili farklılıklara dikkat çekmektedir. Tüm çocuklar aynı anda, aynı oranda ve aynı şekilde öğrenemeyeceği için farklı öğretim yöntemlerinin ve araçlarının kullanılması pedagojik olarak zorunludur. Her çocuk farklı öğrenme ilgisiyle, farklı öğrenme stilinde öğrenir. Öğrenmeyi güdüleyen çevresel faktörler olmakla birlikte öğrenme öğrenenin bireysel tercihleriyle gerçekleşir. Çocuğun öğrenmeye hazır olması, öğrenmeyi istemesi gerekir. Öğrenme öğrenenin yapılandırma sürecidir. Çocukların öğrenebilmesi için zamana, düşünmeye, bağlantılar kurmaya, o şeyle ilgili olumlu duygu ve tutumlara gereksinimi vardır. Bu gerçek, öğrenme sürecinde çocuklarla ilgili eğitsel planlamaların yapılmasında çocukdostu bir fikir olarak önemli yer tutar. Her çocuğun öğrenebileceğine olan inanç, çocukların nasıl daha etkili öğrenebileceklerine ilişkin yöntemlerin ve materyallerin seçilmesine karşı bilimsel ilgiyi arttırmıştır. Öğrenme hakkındaki bilgilerimiz, çocukların aktif olarak dahil oldukları, oyun temelli etkinliklerle daha kolay ve etkili bir öğrenme gerçekleşebileceğine vurgu yapmaktadır.

Konuşan duvarlar çocukların öğretmenliğini üstlenir ve çocukların öğrenme sürecini zenginleştiren, güçlendiren kolaylaştırıcılar olarak işlev görür. Şöyle ki; konuşan duvarlar, çocukların öğrenme gereksiniminin karşılanmasında pekiştirme, tekrar etme, yeniden gözden geçirme, yorum yapma, anlam çıkarma, genişletme, değiştirme, yaratıcı düşünme, hakkında konuşma ve iletişim kurma gibi zihinselsüreçlerin geliştirilmesine hizmet etmektedir. Özetle konuşan duvarları, öğrenme başarısını arttırma yönündeki etkin fırsatlar olarak düşünmek doğru olacaktır.

Konuşan duvarların çocuklar için eğitsel mesajları bulunmaktadır. Bu mesajlar,süreç içinde doğrudan ve aktif olarak duvardaki oyunlar aracılığıyla çocukların kendisi tarafından yapılandırılmaktadır. Konuşan duvarlar çocukların keşfedici zihinlerini harekete geçirir, çünkü çocuklar konuşan duvarlarla etkileşim halindedirler. Öğrenmenin liderliği çocuktadır. Konuşan duvarlar çocukların bağımsız bir şekilde kendi bilgilerini yapılandırmalarında gereksinim duydukları kadar düşünmelerine fırsat verir. Öğrenme bir süreç içinde gerçekleşir ve bu süreç içinde öğrenenin katılımı, gönüllülüğü, ilgisi, motivasyonu, keyif alması öğrenmeyi olumlu yönde etkiler. Çocuklar okul içinde hareket halinde olmaya karşı yüksek ilgi ve eğilim gösterirler. Çocuklar hareket halindeyken fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak gelişirler. Öğrenme öğretmenle sınırlı olmadığı gibi sınıfın dört duvarıyla da sınırlı değildir. Çocukların sınıfları dışında okulun bütününün öğrenme fırsatlarıyla donatılmış olması ve fırsatların erişilebilir olması öğrenmeyi olumlu yönde etkiler. Konuşan duvarlar okulungenelinde bulunduğunda çocuğun öğrenme sınırlarını genişletmesine de olanak sağlar.

Zaman zaman bazı okul duvarlarının çok sayıda uyarıcılarla ancak amaçsızca “doldurulduğu” gözlenir. Çocuklar için görsel kirlilik etkisi yaratan niteliksiz duvar süslemeleri ile öğrenme etkisi yüksek olan konuşan duvarları birbirinden ayırmak gerekir. Duvarlar her zaman çocuklar için olumlu etkiler yaratmaz, hatta bazen duvarlar çocuklar için dikkat dağıtıcı olmaları, estetikten yoksun olmaları, kavram yanılgılarına neden olması vb gibi nedenlerden dolayı öğrenme engeli bile oluşturabilir. Anaokulu duvarlarında sergilenen çocuk faaliyetleri, çocuklara verilen eğitimin sonuçlarının, öğretmenlerin kullandığı öğretim yöntemlerinin somut bir çıktısıdır. Sınıftaki çocuk sayısı kadar tıpa tıp birbirinin aynısı denebilecek sıradanlıktaki çalışmaların sergilendiği duvarlar ya da öğretmen merkezli etkinliklerin doğal olmayacak kadar düzenli bir şekilde sergilenmesi çocukların yaratıcı düşünmelerini geliştirme yönündeki engellerden biridir. Anlaşıldığı üzere her şekilde duvarlar konuşur ancak yansıttığı mesajların çocuklara sağladığı gelişimsel katkılar göz önünde bulundurulduğunda her duvarın çocuk için eğitsel bir değer taşıyamayacağını da ayırt etmek gerekir.

Çocuklar pedagojik bir anlayış ile hazırlanan duvar oyunları ile görsel olarak da beslenirler. Sürekli değişen, yenilikler katılan duvarlarda çocukların yaratıcı düşünme becerilerinin gelişmesi de desteklenmektedir. Çocuklar duvarlar hakkında konuştuklarında, duvarlardaki uyarıcılardan anlamlar çıkardıklarında aynı zamanda görsel okuma becerilerini de geliştirme fırsatı bulurlar. Ayrıca kendi fikirlerinin ve ürünlerinin farklılıklarını gözlemleme fırsatı bulduklarından farklılıklara karşı duyarlılıkları da gelişir. Çocuklar kendilerine ait ürünlerin bir sanat eseri duyarlılığıyla sergilendiğini ve uzunca bir süre korunduğunu gözlemlediklerinde kendilerini önemlihissetme konusunda duygusal olarak da desteklenmektedirler

Bu sunuda Hacettepe Üniversitesi Anaokulundaki konuşan duvarlara ilişkin örnekler paylaşılacaktır. Anaokulunda çocuklar oyun temelli bir çok etkinliğin katılımcısı, lideridir. Çocuklar zaman zaman sınıflarında oynadıkları oyunları daha sonra duvarlara taşımaktadırlar, zaman zaman da oyunlar doğrudan duvarda başlamakta ve sınıfta devam etmektedir. Anaokulumuzdaki duvarlar çocuklar için etkili öğrenme fırsatlarına dönüştürülmüştür.

Demokrasi duvarı: Anaokulunda çocuklar kendileri ile ilgili konularda seçim süreci geçirirler, seçim sandıklarında oy kullanırlar, daha sonra sandıklar açılır, oylar sayılır ve sonuçlar demokrasi duvarında grafiklerle görselleştirilir. “Anaokulumuza kimikonuk olarak davet edelim? ( Karikatürist, sihirbaz, müzisyen, artistik cimnastikçi, palyaço vb) Aşçı amca bize ne’li pasta yapsın? ( çilekli, muzlu, çikolatalı, sütlü-beyaz, kivili, karışık meyveli). Yeni yılda okulumuza hangi oyuncak alınsa iyi olur?( Zıplama topu, bisiklet, kuklalar vb)” demokrasi duvarındaki oyunlardan bazılarıdır. Her ay bir demokrasi oyunu oynanır ve bir ay boyunca çocukların oyun sürecini takip etmesi ve sergilenen grafik ile ilgili olarak düşünme ve tartışma fırsatı bulması sağlanır.

Rengi Aynı Şekli Farklı Duvarı: Çocuklarla kırmızı, yeşil, turuncu, sarı, mavi, pembe renklerinden oluşan bir sergi yapmaya karar verilir. Oyunun tek bir kuralı vardır. Herkes renkli kağıtlarını istediği şekilde kesecek ya da yırtacaktır ama kimsenin kağıdının şekli birbirinin aynısı olmamalıdır. Bu nedenle çocukların birbirlerinin çalışmasını dikkatle gözlemlemesi esastır. Aynı renkte fakat farklı şekillerde kesilmiş kağıtlar okulun camlarında sergilenir. Oyun bir ay boyunca devam eder, çocuklar günler içinde renk koleksiyonlarını zenginleştirirler

Duvarda – Yerde Oyun Var: Üç farklı boyutta el resimleri duvara, ayak resimleriyere, boy uzunluğunu ifade eden renkli boy şeritleri duvara yapıştırılır. “Elin hangi renk elden büyük/ küçük/ aynı boyda dene ve göster” ifadelerinin yer aldığı yönergeler duvarlara asılır. Çocuklar okula geliş – gidişleri sırasında ve yemekhaneyegiderken vb durumlarda yerde ve duvarlardaki renkli modeller üzerinde denemeleryaparlar.

İki Nokta 100 Farklı Çizgi: Duvara 100 küçük dikdörtgene ayrılmış büyük bir pano çizilir. Her bölümde iki nokta vardır. Çocukların bu iki noktayı her gün farklı bir şekildebirleştirmesi beklenir. Oyun 100. gün etkinliği kapsamında 100 gün boyunca devameder.

100 İp Ucu 100 Şekil: Duvara 100 küçük dikdörtgene ayrılmış büyük bir pano çizilir. Her gün farklı bir şekil ya da nesne ip ucu olarak yapıştırılır, çocukların bu ipucununçağrıştırdığı şekli, resmi çizmesi beklenir. Oyun 100. gün etkinliği kapsamında 100 gün boyunca devam eder.

100 Gölge: Duvara 100 küçük dikdörtgene ayrılmış büyük bir pano çizilir. 100 Farklı gölge panoya yapıştırılır, her gün bir gölgenin görüntüsü üzerine yapıştırılır. Çocuklar 100 farklı resmi gölgesinden tanımaya çalışırlar. Oyun 100. gün etkinliği kapsamında 100 gün boyunca devam eder.

1 Soru 100 Yanıt: Aile katılımı kapsamında her ay çocuklara düşünmeye, araştırmaya yönelik sorular sorulur, çocuklar soruların yanıtlarını evde bulup özel kağıtlara yazdırarak okula getirirler. Yanıtlar önce sınıflarda okunur sonra da ilgili duvarda sergilenir. Yanıtların gelmesi bir ay içine yayılır, her ay yeni bir soru ile çalışılır

100 Önemli Şey: Duvara 100 küçük dikdörtgene ayrılmış büyük bir pano çizilir. Hergün çocuklar için önemli olduğu düşünülen bir şeyin( kişi, yer, nesne, olay, durum, eylem) resmi panoya yapıştırılır ve o gün için önemli olduğu belirlenen tema ile ilgili olarak çocukların tartışma şansı bulmaları sağlanır. Önemli olan şeylerle ilgili çocukların gereksinimleri ve istekleri duvara yansıtılır. Oyun 100. gün etkinliği kapsamında 100 gün boyunca devam eder.

Arkadaşlık Duvarı: Çocukların resimleri renkli kartlara yapıştırılır ve okul arkadaşları dışındaki arkadaşlarının isimlerini yazdırarak okula getirmeleri ve panodasergilemeleri istenir.

Bu Duvar Beni Anlıyor: Çocukların arkadaşlık ilişkilerinde karşılaştıkları problemlerin çözümüne ilişkin görüşlerini öğrenmek amacıyla çeşitli problemdurumları karşısında gösterecekleri duygusal tepkileri duvardaki yüz ifadelerinedokunarak ifade etmeleri beklenir

Domino Sergi: Çocukların boyama etkinliğinde yaptığı çalışmaları renk eşleştirmesi yapılarak uç uca yapıştırılır. Çocukların bir kurala bağlı olarak çalışmalarını sergilemeleri çocuklar için dikkat çekici bir değişiklik olarak kullanılmaktadır

Yoklama- Okulda Olman Bizim İçin Çok Önemli: Anaokulunda çocuklar kendi yoklamalarını kendileri yapmaktadırlar. Geldikleri günleri yoklama panosunda işaretlemektedirler.

Hacettepe Üniversitesi Anaokulunda duvarlar doğal bir sergi alanı oluştururlar. Çocuklar öğrendiklerini pekiştirmek, geliştirmek ve genişletmek için etkileşimli bir ortam bulurlar. Çocukların nasıl düşündüğünü anlamanın bir yolu bu duvarları dikkatle incelemektir. Konuşan duvarlar çocukları konuşturmanın yaratıcıbir formudur.

Elçin Tadıhan – Uzman Dil ve Konuşma Terapisti

Öncelikle dil ve konuşma bozukluğunun ne olduğundan bahsetmemizin uygun olacağını düşünüyorum. Dil ve konuşma bozukluğu dediğimiz de çocuk ya dayetişkinin kendisini ifade etme ya da ona söylenenleri anlamada ya da her iki alandada birden bozukluğu olduğunu, bunda güçlük çektiğini ifade edebiliriz.

Dil ve konuşma bozuklukları kişinin iletişim becerilerini de olumsuz yönde etkilediği için iletişim bozuklukları adı altında da incelenmektedir. Peki dil ve konuşma bozuklukları nelerdir?

  • Gecikmiş dil ve konuşma
  • Sesletim (Artikülasyon) – Sesbilgisel bozuklukları
  • Akıcılık bozuklukları (Kekemelik/ Cluttering-Takifemi)
  • Ses bozuklukları
  • Rezonans bozuklukları (Hiper/Hiponazalite)
  • Motor konuşma bozuklukları
  • Yutma bozuklukları
  • Söz Yitimi (Afazi)şeklinde isimlendirebiliriz.

Okul öncesi dönemde daha çok gecikmiş dil ve konuşma, sesletim, ses bilgisel bozukluk, kekemelik, ses bozuklukları ve rezonans bozukluklarıyla karşılaşabiliyoruz.Gecikmiş dil ve konuşmaGecikmiş dil ve konuşma, çocuğun ondan beklenen düzeyde yaşına uygun şekilde dil ve konuşma gelişimini gerçekleştirememesidir diyebiliriz. Örneğin az önce Seçil Hanım çok güzel bir şekilde anlattı. 3 yaşındaki bir çocuğun üç dört sözcüklü bir cümle kurabilmesini, nasıl, ne gibi sorulara cevap verebilmesini bekliyoruz. Ancak 3 yaşındaki bir çocuk bunlara cevap veremiyorsa onun dil gelişiminde bir gecikme yaşıyor olabileceğinden şüphelenebiliriz.Gecikmiş dile sahip çocukların büyük bir bölümü normal dil gelişimini yaşıtlarından daha geride olacak şekilde takip edebilirler. Ancak burada tabi ki Seçil Hanımın davurguladığı gibi bozukluk ve gecikme arasındaki ayrımı iyi yapmak gerekir. Çünkü gecikmesi olan bir çocuk, yaşıtlarıyla aynı sırayı ancak daha çok gecikmeli olarak izlemektedir. Ancak otizm gibi bir takım sendromlar, down sendromu gibi, işitmeengeli, görme engeli varsa ya da başka sendromlar, başka bozukluklar teşhis edilmişse o çocukta dil problemi de, dil bozukluğu da olabilir. Bunların iyi bir şeklide ayrımlaştırılması gerekiyor.Dil ve konuşma bozukluklarını nasıl tanımladığımızı açıklayabilelim diyedeğerlendirmeden de bahsedeceğim.

Değerlendirme;

  • Oral – motor muayene
  •  3-7 yaş arasında TEDİL 3 – T (standardizasyonu yapılmıştır)
    • Alıcı dil becerileri
    • İfade edici dil becerileri
  • İletişim becerileri
  • Denver Gelişim Testi / AGTE
  • Peabody Sözcük Dağarcığı Testi
  • Portage
  • İnformal gözlem
  • Ses ve video kaydı analizi (ayrıntılı dil değerlendirmesi için)
  • İşitme değerlendirmesi
  • Nörolojik konsültasyon
  • Psikiyatrik konsültasyon

Aileler, gecikmiş dil ve konuşma bozukluğu olduğundan şüphelendikleri çocukları ilebize başvuruyorlar. “Bizim çocuk konuşmuyor “diyorlar. O zaman biz önce bir oral -motor muayene yapıyoruz ki bakıyoruz ağız içerisinde herhangi bir yapısal bozukluk var mı? Daha sonra çeşitli gelişim envanterleriyle ya da çeşitli gelişim testleriyle değerlendiriyoruz. Bunlar Denver, Peabody, Portage, gelişim açısından değerlendiriyoruz, gelişimde bir gerilik de var mı? Ve daha sonra standartize edilmişTedil 3-T testi ile çocuğu dil ve konuşma gelişimi açısından değerlendiriyoruz. Ayrıca çocuğun iletişim becerileri; sıra alıyor mu, göz kontağı kuruyor mu, dikkatini yöneltebiliyor mu, sıra alma becerisini gerçekleştirebiliyor mu? Bunlara da bakmakgerekiyor. Eğer aile müsaade ediyorsa daha ayrıntılı dil değerlendirmesi için ses ve görüntü kaydı da gerçekleştirebiliyoruz. Eğer çocuk da yaptığımız görüşme sırasında şüphelendiğimiz bazı şeyler varsa, işitme ile ilgili mesela bir problemi olduğunu düşünüyorsak mutlaka bir kulak-burun-boğaz hekimine ve bir işitme değerlendirmesine yönlendiriyoruz. Çünkü işitmemizin sağlam olması demek bizimdili edinebileceğimizi demektir. Çünkü aslında biz dili işitsel yolla kazanıyoruz.

Sesletim (Artikülasyon) – Sesbilgisel bozuklukları :

Bir diğer bozukluğumuz da sesletim ve ses bilgisel bozuklukları, yine okul öncesi dönemde sıkça karşılaştığımız bir bozukluk. Konuşma sesleri, gırtlağımızda bulunan ses telleri tarafından üretilen sesin gırtlak üstü düzenekte organlar tarafından şekillendirilerek üretilmesidir, sesletim dediğimiz budur. Gırtlak üstü düzenekte hangiorganlar sesletimden sorumludur dersek; yumuşak dil, yumuşak damak, sert damak, dilimiz, diş, dudak, burun boşluğu, ağız boşluğu gerekirse yutak, bunların hepsisesletimde, seslerin üretilmesinde rol alan organlar.Ses bilgisi ise seslerin üretilmesinden ziyade Türkçe konuştuğumuz için, dilimizTürkçe olduğu için Türkçe üzerinden gitmek gerekirse, ses sistemine ait bilgidirdiyebiliriz. Çocukların yaklaşık olarak 3 -4 yaşına kadar ses bilgisel hatalar yapmasını normal olarak kabul ediyoruz. Örneği “Kı” yerine “Tı” demesini ya da “Sı” yerine “Tı” sesini kullanmasını doğal olarak kabul ederken, 3,5 – 4 yaşından sonra daha yaşına uygun sesletim özelliklerini kazanmasını bekliyoruz. Seçil Hanım da vurguladı, “Rı” sesinin üretimini 6 hatta 7 yaşına kadar bekleyebiliyoruz. Çünkü bu motor olgunlukla çok ilişkili, dilin gerekli motor olgunluğuna ulaşabilmesi, çocuğun o sesi taklit edebiliyor olmasını da gerektirdiği için 6 – 7 yaşına kadar bekleyebiliyoruz.

Değerlendirme;

  • Oral-motor muayene
  • Türkçe Sesletim ve Sesbilgisi Testi (SST )
    • Sesletim Alt Testi
    • Sesbilgisel Alt Testi
    • İşitsel Ayırt etme Alt Testi
  • Ankara Artikülasyon testi (AAT)
  • İşitme değerlendirmesi
  • Nörolojik konsültasyon
  • Psikiyatrik konsültasyon

Değerlendirilmesinde oral-motor muayene bu bozuklukta da öncelikle baktığımız bir şey. Çünkü ağız içerisinde yapısal bir bozukluk varsa, örneğin çocukta yarık damak- dudak varsa, o zaman dilini uygun yerlere değdiremeyecek, uygun olan konuşma sesini üretmekte problem yaşayacaktır. Veya ortodontik açıdan bir tedavi gerekiyorsaveya dil altı bağı varsa, seslerin üretimiyle ilgili sorunlar yaşabilir. O yüzden oral-motor değerlendirme yapıp çocuğun herhangi bir yapısal bozuklukla karşı karşıya olduğunu görüyorsak ilgili birimlere yönlendirmek için bu muayeneyi yapıyoruz.

Daha sonra sesletimi değerlendireceğimiz testlerimiz var. Türkçe sesletim ve ses bilgisel testi, bu 3 alt testten oluşuyor. Sesletim alt testinde, konuşma seslerinden hangileri çocuğun ses dağarcığında var, hangileri yok, nasıl hata örüntüsü var, bunu ortaya koymak için yapıyoruz. Ses bilgisel alt testinde, çocuğun Türkçe’deki ses sistemine ait bilgisi nedir, nasıl hatalar yapıyor, örneğin “Kı” yerine “Tı” yı mıkullanıyor yani önleştirmemi yapıyor, yoksa Le, Lı seslerini birbirinin yerine kullanıp akıcıları farklılaştırıyor mu bunlara bakıyoruz. İşitsel ayırt etme alt testinde iseseslerin anlam değiştirme özellikleri var. Örneğin biz “Tüp” dediğimiz zaman mutfakta kullandığımız ya da sanayi de kullanılan “Tüp”ü anlarken, “Küp” dediğimizde küp şeklini ya da bir buz kalıbını zihnimizde canlandırabiliriz. Dolayısıyla çocuk “küp”demesi gereken yerde “tüp” diyorsa, işitsel ayırt etmek açısından buna bakmak lazım ki çocuk acaba “kı, tı” seslerini kendisi de ayırt edebiliyor mu işitsel olarak. Üretirken yanlış, hatalı üretebilir ama çocuklar bunu ayırt da edebilirler. Dolayısıyla bunu testetmek, değerlendirebilmek için ayrıca işitsel ayırt etme alt testinden de yararlanıyoruz.

Kullanabileceğimiz diğer bir test ise Ankara artikülasyon testi. Bu da yine çocukların sesletim özelliklerini ortaya çıkarmak, ses kullanımını, seslerin birbiri açısından anlam değiştirme özelliklerini ortaya çıkarmak için uyguladığımız bir başka test. Sesletim bozukluklarında işitme değerlendirilmesi olmazsa olmaz istediğimiz bir konsültasyon.Çünkü az önce de ifade ettiğim gibi işitmeyle ilgili bir problem varsa çocuk konuşma seslerini doğru işitemeyebilir. Doğru işitemeyince de onlar doğru bir şekilde taklit edipyerinde, uygun şekilde kullanamayabilir. Ve cihazlandırılması gereken bir çocuksa yani işitme cihazı kullanması gerekiyorsa bunun da gözden kaçırılmaması gerekir. Çünkü hem dil gelişimi için önemlidir bizim sağlıklı bir işitmeye sahip olmamız, hemkonuşma seslerinin üretimi için çok önemlidir. O yüzden bu açıdan da herhangi birşüphenin yer almaması, az da olsa bir işitme kaybından şüphelenmemek için bunu bertaraf etmek için işitme değerlendirilmesini de mutlaka istiyoruz. Ama çocukta yine nörolojik veya psikiyatrik herhangi bir durumdan şüphelendiysek de gerekli konsültasyonları istemek için ilgili birimlere yönlendiriyoruz.

Akıcılık bozuklukları (Kekemelik/ Cluttering-Takifemi)

Bir diğer bozukluk ise akıcılık bozukluklarından kekemelik, yine okul öncesi döneminde çok sık karşımıza geliyor. Bir normal akıcısızlık var, bir de artık kronikleşme yolunda akıcısızlık olacağına şüphelendiğimiz çocuklar oluyor. Onlar hakkında biraz konuşmak istiyorum. Kekemelik, konuşmanın akıcılığının ve ritminin, duraklamalar, tekrarlar, uzatmalarla ve çoğu kez bunlara eşlik eden bedenhareketleriyle kesintiye uğramasıdır. Erkeklerde daha sık rastlanır (Bloodstein, 1995).3-6 yaş arasında ortaya çıkar. Aile öyküsü önemlidir. Korku, gerilim, stres gibi durumlar mevcut durumu tetikleyebilir. Aileler çoğunlukla çocuklarının bir korkudansonra kekelemeye başladıklarını ifade ederler. Ama bu tek başına bir neden değildir. Çoğunlukla tetikleyici bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü hayatımızın belirli dönemlerinde hepimiz bir takım şeylerden korkuyoruz. Özellikle çocukluk döneminde anlamlandıramadığımız bir takım olaylar, örneğin karanlıkta gördüğümüz gölgeler bizi korkutabiliyor. Ama hepimizin konuşmasında bir akıcısızlıkla karşı karşıya kalmıyoruz. Dolayısıyla bu tek başına bir neden değil ancak durumu tetikleyebilecek ya da durumun daha ağırlaşmasına sebep olabilecek durumlar olarak karşımıza çıkabilir.

Değerlendirme;

  • Akıcılığın değerlendirilmesi amacıyla en az 300 hecelik bir konuşma örneği üzerinden kekelenen hece yüzdesi ve kekeme şiddet puanı hesaplanır.
  • Sözel iletişim teknikleri; göz kontağı kurma, dinleme, karşılıklı konuşmayı başlatma, sürdürme, sonlandırma, konuşma sırası alma, zamanlama gibi becerileri de değerlendirilir.
  • Cinsiyet: Erkek çocuk / Kız çocuk;
  • Aile öyküsü;
  • Tamamen akıcı olduğu dönem var/yok;
  • Akıcısızlık davranışları değişiyor/ ekleniyor;
  • Şiddeti değişmiyor/artıyor/azalıyor;
  • İkincil davranışlar ekleniyor/eklenmiyor;
  • Başlangıcından 6 ay/ 1 yıl geçmiş ise…

Çocuklardan en az 300 hecelik bir konuşma örneği alıyoruz. Çocuğun konuşma davranışı nasıl, tekrarlar mı yapıyor, uzatmalar mı yapıyor? Bunlar sözcük başında, sözcük ortasında veya sözcük sonunda mı oluyor? Hepsine birden mi oluyor? Cümleye başlarken mi gerçekleşiyor? Bunları ortaya koymak için en az 300 hecelik bir hece değerlendirmesi alıyoruz. Bunu yüzdelik olarak hesaplıyoruz ve böylelikle şiddetini hesaplamış oluyoruz. Aynı zamanda kekemeliği değerlendirirken çocuğun iletişim becerileri de bizim için önemli, göz kontağı kuruyor mu, sohbete devam ediyor mu, onu sürdürüyor mu, zamanında sonlandırabiliyor mu? Nasıl cevaplar veriyor,kısa cevaplar mı veriyor ona sorulan sorulara? Yoksa uzun uzun cevapları anlatıp kendisini ifade edebiliyor mu? Bu tarz becerileri de değerlendirmemiz gerekiyor. Cinsiyeti, erkek, çocuk kız çocuk olmasın da aile öyküsünün varlığı ve yokluğununtamamen çocuk diyelim ki bir altı aylık bir süredir akıcısızlık yaşadığını düşünelim.

Bu altı aylık süre içerisinde tamamen akıcı olduğu bir dönem var mı, yok mu? Bunun bilgisi önemli. Akıcısızlık davranışları değişiyor mu? İlk başladığında daha çok sözcükleri tekrar ederken daha sonra acaba hem sözcük tekrar etmek hem sesleri uzatmak gibi başka özellikler, başka davranışlar da ekleniyor mu? Şiddetinin değişip değişmediği, azalıp azalmadığı, bu altı aylık süre içerisinde ikinci el davranışlar dediğimiz el kol hareketleri, göz mimikleri, burun kırıştırma gibi başka davranışlar daekleniyor mu? Onlara da bakmak gerekiyor.

Başlangıcından bize başvurulan döneme kadar ne kadar süre geçtiği, 3 aylık gibi bir zaman dilimi içerisinde aileye takip yapmasını, takip etmesini ve bir takım önerilerle çocuğun akıcı konuşmasını teşvik etmesini destekliyoruz, rica ediyoruz. Ama çocuğun öyküsü 6 ayı, 1 veya 6 yılı bulmuşsa o zaman bu dediğim açılardan da değerlendirip; Aile öyküsü var mı, erkek çocuk mu bunlara bakıp çocuğu terapiye dahil etmek gerekebiliyor.

Erken Çocukluk Döneminde Değerlendirme Amaçları

  • Çocuk kekeliyor mu?
  • Kekelemiyor ise risk var mı?
  • Kekeliyorsa uygun müdahale yönteminin seçimi:
  • Doğrudan
  • Dolaylı

Erken çocukluk döneminde değerlendirme amacımız; çocuğun akıcısızlık yaşayıp yaşamadığını ortaya koymak. Çünkü hepimiz günlük hayata baktığımız zaman yüzde bir oranında diyebileceğimiz bir akıcısızlıkla karşı karşıya kalıyoruz. Bazen biz de sözcük bulmakta zorlanıyoruz, bazen biz de “ııı, iii, şey” gibi sözcükler ekleyebiliyor,bazen de bir sözcüğe başlarken zorlanabiliyoruz. Bunlar % 1 oranında olduğu zaman normal olarak kabul ettiğimiz bir durum, ancak fazlalaşmaya başladığı zaman % 5, 7, 8’ler hatta daha yüksek oranları görmeye başladığımızda bir kekemelikten ya daakıcısızlıktan ilk etapta söz edebiliriz. Eğer çocuk kekelemiyor ise riskinin var olup olmadığını da ortaya koymak gerekiyor. Çünkü aileler bazen çok basit bir takılmayı ya da basit bir akıcısızlığı “çocuk kekeliyor” diye düşünerek başvurabiliyorlar. Ozaman aile öyküsüne bakmak gerekiyor. Ailede hiç böyle bir öykü var mı? Çünkü demin de belirttiğim gibi yatkınlığı artırıyor. O yüzden bunu değerlendirmek gerekiyor ve eğer çocuk kekeliyor ise bunu değerlendirme sonucunda “Evet bu çocuktakekemelik var, bir akıcısızlık var” diyorsak nasıl bir yöntem izlemeli? Doğrudan terapiye mi dahil etmek gerekiyor? Yoksa dolaylı yoldan aile ile beraber iş birliği içerisinde çocuğu takip ederek akıcısızlığını dolaylı olarak mı değerlendirmek gerekiyor? Bunların ayrımına varabilmek, bunun kararını verebilmek için değerlendirmemizi yapıyoruz.Okul öncesi dönemde karşılaştığımız bir diğer bozukluk ise ses bozuklukları. Sesinperde, şiddet ya da kalitesi gibi özelliklerinden biri ya da bir kaçı, konuşanın ne söylediğinden daha fazla dikkat çekici ise ses bozukluğu olduğu düşünülür. Şu an hepiniz beni çok rahatlıkla dinleyebiliyorsunuz ama ben kısık sesle konuşuyor olsam hepinizin dikkatini çeker “Niye böyle konuşuyor?” diye. Böyle bir durumla karşılaştığımızda bu kişide bir bozukluğu vardır diyebiliriz. Bunun nedenini araştırmak lazım. Bu organik bir sebep midir, yoksa kullanımla ilgili bir hata mıdır, yoksa kullanıma bağlı bir hatadan dolayı organik bir problem mi meydana gelmiştir? Bunun ayrımını yapmak gerekir.

Ses bozukluğundan şüphelendiğimiz bir çocuğu öncelikle kulak-burun-boğaz muayenesine yönlendiriyoruz. Çünkü ses tellerinin durumuna bakılması lazım, ses telleri nodülü var mı, ses telleri üzerinde başka bir patoloji var mı ya da çocuk ses tellerini nasıl kullanıyor? Ayrıca aerodinamik ölçümler de yapılması gerekiyor. Sesin kalitesinin ölçülmesi, ne kadar süreyle rahat bir şekilde ses üretebiliyor, gırtlak altı ve üstü düzenekte herhangi bir havanın kullanımı ile ilgili bir sıkıntı var mı? Bunların hep değerlendirilmesi gerekiyor. Yine oral-motor değerlendirme önemli çünkü ağız içerisinde ses bozukluğuna yol açabilecek herhangi bir problem varsa genelde yapısal bir bozukluk varsa örneğin yarık damaklı çocuklarda ses bozukluğu da görebiliyoruz. Bunları hep incelememiz gerekiyor ve tabi ki sesin informaldeğerlendirmesi de bizim için önemli. Sesin informal değerlendirilmesinde, çocuk sesini nasıl kullanıyor, çok mu bağırıyor, çok mu yüksek sesle konuşuyor, bir şey isterken bir odadan diğer odaya bağırarak mı konuşuyor? Çok ses taklitleri yapıyor mu? Örneğin oyuncakları ile oynarken arabaların seslerini bir arabaymış gibi mi çıkartıyor, köpeğin sesini bir köpekmiş gibi mi çıkartıyor? Bunları hep değerlendirmek gerekiyor. Dolayısıyla ses bozukluklarında önce KBB muayenesi ardından da bizim yapacağımız ölçümler ve bunun sonucunda da yine terapiye gerek var mı yoksa çocuğun davranışlarını mı değiştirmek gerekiyor? Bunlara bakmak için değerlendirmemizi yapıyoruz.

Bir diğer karşılaştığımız bozukluksa, rezonans bozukluklar:

 Hipernazalite; kişinin rezonansının aşırı nazal olması. Örneğin: /dede/ > /nene/

Hiponazalite; kişinin nazal rezonansının yetersiz olması. Örneğin: /mama/ > /baba/

Velofaringeal mekanizmanın fonksiyon bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Bufonksiyon bozukluğu yanlış öğrenme, nörolojik yada yapısal bir bozukluktan kaynaklanabilir. Örneğin dudak-damak yarıklığı.

Bunlardan ilki, konuşmanın aşırı genişsi olması. Ağzımızın arkasındaki küçük dilimizin olduğu yumuşak damağı hiç kullanmazsak rezonansımızın genişsi olabileceğini söyleyebiliriz. O zaman da dede sözcüğü nene gibi üretebilir. Bu sırada da kişinin konuşmasının hiç nazal özellik taşımamasını da söyleyebiliriz. Eğer ben burnumu kapatarak konuşmaya çalışırsam bu sefer başka bir sıkıntı olduğunu düşünebiliriz. Çünkü ne M’ler N’ye benziyor ne de N’ler M’ye benziyor gibi bir durumla karşılaştığımızda da çocukta hiponazal bir bozukluk olduğundan şüphelenebiliriz. Böyle bir durum yumuşak damağın yapısal ve öğrenilmiş bir takım sebeplerden dolayı tam olarak görevini yerine getirememesinden kaynaklanıyor.

Değerlendirme de rezonansla ilgili bir bozukluk olduğundan şüpheleniyorsak yine KBB muayenesi istiyoruz, yine aerodinamik ölçümler yapıyoruz. Ve tabiî ki oral-motorbir yarık damak, dudak varsa örneğin ya da yarık damak varsa bu onun konuşmasını, rezonansını olumsuz yönde etkileyecektir. Bunları ayırt edebilmek için oral-motor değerlendirmeyi de yapıyoruz.

Yaptığımız değerlendirmelerde gerektiği durumlarda odyoloji’ye, KBB’ye, genel cerrahi, plastik cerrahi, psikiyatri servislerine, özel eğitime de yönlendirmeler yapıp, çocuğun tam ve gerekli destekleri de almasını da amaçlıyoruz.

Kaynak : https://www.tozok.org.tr/Kitap/1Temel/1-okuloncesi-sempozyum.pdf