Piyano ve dans derslerinde geçirilen zamanlar çocuklar için acı dolu gözükebilir, fakat yeni bir araştırma ailelerin iddialarını onaylıyor: müzik ve dans eğitimi zihne ve bedene iyi geliyor.
Beyin, Müzik ve Ses Araştırmaları Uluslararası Deneyevi (International Laboratory for Brain, Music and Sound Research) araştırmacılarından oluşan bir ekibin yaptığı ve NeuroImage dergisinde yayımlanan yeni çalışmanın sonuçları, müzik ve dans eğitiminin beyin üzerindeki etkisinin daha önceki bulgulardan çok daha etkili ve farklı olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar müzik ve dans eğitiminin bu iki alanda uzman olan kişilerin beynindeki beyaz madde yapısına olan etkisini karşılaştırmak için yüksek teknolojili görüntüleme tekniklerini kullandı. Daha sonra uzmanlar eğitim kaynaklı beyindeki değişimler ile dans ve müzik yetenekleri arasındaki ilişkiyi inceledi.
Araştırmanın öncüsü Chiara Giacosa, dansçıların ve müzisyenlerin beynindeki beyaz madde bölgelerinin, duyusal ve motor alanlar olmak üzere, birincil ve ileri düzey bilişsel işlemlerde farklılık gösterdiğini belirtti.
Özellikle dansçıların duyusal ve motor alanlarının ve iki hemisferi birbirlerine bağlayan bölgelerinin daha geniş bağlantılar oluşturduğunu, bunun aksine müzisyenlerin bu iki bağlantı noktalarında daha sık ve güçlü bağlantılar kurduğu gözlemlendi.
Giacosa, dansçıların serebral kortekste daha geniş temsili olan tüm bedeni eğitirken müzisyenlerin eller, parmaklar veya ağız gibi beyinde daha küçük temsilleri olan özel alanları eğitmesinin beyinde zıt etkiler oluşturduğunu, dans eğitiminin sinirlerin daha geniş çaplı yayılmasını ve çaprazlanmasını arttırdığını, müzik eğitiminin ise özel sinirsel bağlantıları güçlendirdiğini belirtti.
Çalışma büyük potansiyel taşıyor
İlginç bir biçimde, dansçılar ve müzisyenler, bu iki alanda da formal bir eğitim almamış kontrol grupları ile karşılaştırıldıkları zaman, birbirleriyle daha fazla farklılık göstermektedir.
Giacosa’ya göre bunun nedeni; kontrolsüz değişkenlerin çokluğunun kontrol grubundaki denekleri değişik şekillerde etkileyip, bu deneklerin dansçılara veya müzisyenlere benzemesine neden olması; dansçıların ve müzisyenlerin örnekleminin uzmanlardan oluştuğu için daha pür olması ve bu pürlüğün bu iki grubu ayırt etmeyi daha kolaylaştırması.
Concordia Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Virginia Penhune, bu çalışmanın beyin bölgelerinin birbirleriyle nasıl bağlantılar kurduğuyla ilgili güncel bilgileri ve bu yapısal bağlantıların eğitim ile nasıl değiştiği bilgisini daha da derinleştirdiğini ifade etti.
Prof. Dr. Penhune, bu çalışmanın eğitim ve rehabilitasyon alanlarında büyük bir uygulama potansiyeli olduğunu, dansın ve müziğin farklı şekillerde beyin bölgelerini nasıl etkilediği anlaşıldığında, bu bilgilerin bu bölgelerin fonksiyonlarını arttırmada veya bu bölgelerden kaynaklı hastalıkların tedavilerinde kullanılabileceğini belirtti.
Bazı çalışmalar genç yaşta alınan müzik eğitiminin farklı bilişsel yetileri nasıl geliştirdiğini zaten göstermişti, fakat dans eğitimi henüz bu amaçlarla kullanılmadı.
Prof. Dr. Penhune son olarak, yeni yapılan çalışmalar sayesinde Parkinson hastalarında ve otizmli çocuklarda müzik ve dans terapisinin bazı gelişmeler göstermeye başladığını ve daha fazlasının bu ve diğer hastalıklar üzerinde uygulanabileceğini belirtti.
Çeviren: Semih Suçağlar
Yeditepe Üniversitesi Bilişsel Bilimleri Yüksek Lisans
Kaynak: https://www.sciencedaily.com/releases/2016/10/161005112119.htm