Sorting by

×

Gelişme Aşamalarıyla İlgili Bazı Duygular

Dr. Erdoğan Çalak

Kimi duygular tamamen gelişme aşamalarıyla ilgilidir. Mesela; diyelim ki çocukta sevgi duygusunun oluşmaya başlaması, yani annesini sevmeye başlamasıyla beraber anneye bağlanır. Ama bu bağlılığın adına sevgi denebilmesi için çocukların annenin ihtiyaçlarını fark etmeleri, kabullenmeleri ve annenin kendi ihtiyaçlarına uygun olma çabasını öfkesizce karşılamaya başlamaları lazım ki çocukların anneye duyduğu sevgi olsun. Çocuğun anneye duyduğu sevgi ortalama 2,5 yaştan sonra olabilecek bir şeydir. Çocukta sevgi duygusu oluştuktan sonra şükran duygusu, yani müteşekkir olma duygusu oluşur. Çocuğa teşekkür etmeyi öğrettiğinizde bu öğrenilmiş bir kalıp olur. Çocuğun şükran duygusunu gerçekten hissetmesi 3-3,5 yaş sonrası oluşabilecek bir şeydir. Ancak bağlılığı olan insanda vefa duygusu olur. Çocukta vefa yoktur, çocuklar çok vefasızlardır. Daha primitif yapılı insanlarda istemedikleri bir şey onlarda tepki oluşturur. Ruhsal kapasite arttıkça çeşitli duygular gelişir. Acı duyma kapasiteleri yoktur ancak öfkenin azalmasıyla acı duyma kapasitesi gelişir. Çeşitli duygular sadece annenin kendi dünyasının çocuğa yansımasıyla çocuğun annenin bilinçaltını hissetmesiyle oluşmuyor, çocuğun kapasitesi arttıkça çeşitli duygular oluşmaya başlıyor.

Kernberg’in söylediklerinden biraz daha ileri bir şey söylüyoruz. Freud’un söyledikleri bizim söylediklerimizden çok uzak kalıyor. Freud nerdeyse fizik kanunlarıyla ele almış. Kernberg böyle olmadığını, ilişkinin çok önemli olduğunu söyler. Biz de ilave olarak biyolojik temel üzerine ilişkinin oluşturduğunu söylüyoruz.

 Bebek Öfkesi Hastalanma Sapkınlık

İnsan, çok öfkeli bir bebek olarak doğar, büyüdükçe öfkesi azalır. Bebeğin içindeki öfke, büyük insanda olduğunda hastalık yapan bir öfke olur. Çünkü bebeğin öfkesi, dürtü ile öfkenin karışık olduğu bir öfkedir. Hastalanma tehlikesi olan insanlardaki en büyük korku, denetimi kaybetme korkusudur. Yani korkulan şey, ayrışmamış öfkeyle dürtünün karmakarışık olduğu öfkenin hayata girmesi korkusudur. Daha somut bir şekilde söylemek gerekirse, o öfke ağzıyla paramparça eden, kan içerisinde bırakan, bir yandan ısırmaktan haz duyan, bir yandan da kan gölünden zevk alan, dürtüyle öfkenin karışık olduğu öfkedir. Yani bu öfke vahşi hayvanda izlenebilecek olan bir şeyin insandaki karşılığıdır. Anne ile olan ilişki içerisinde yavaş yavaş bu hayvansı diye tanımlanacak olan durum ayrışır. Eğer anne “hep ağlıyor bununla mı uğraşacağım, ağlasın!” diyorsa, ya da tuvalet eğitimi sırasında anne “yakarım seni” diyorsa, çocuğun kendini denetlemesini üzerinde baskı uygulayarak çocuğun kapasitesini aşan bir şey bekliyorsa, ya da daha kakayı öğrenmesi mümkün değilken çocuktan bunu istiyorsa… Çocuk, kendi kapasitesini aşan bir durumun içine sokulduğunda öfkesi çok artar. Normal bir insan kendi kapasitesi sınırları içinde yaşarken hayatı idare eder ama kapasitesini zorlayan bir şey olduğunda bu yetisini kaybeder. Örneğin savaşa gittiğinde, ya da günlerce çalışıp, uykusuz kalıyorsa içinde normal hayatını sürdürürken kullanmadığı ama bu tür koşullarda kullanmak zorunda kaldığı ayrışmamış enerjili kısma yaklaşır. Bu da sevgi oluşturur. Örneğin insanlar savaşa gittiklerinde %40 oranında hastalanırlar. Bütün önemli hastalıklar fazla zorlanmaların sonrasında olur. Annenin çocukla ilişkisi içerisinde çeşitli ketlenmeler ve zorlanmalar denilen şey, aslında çocuğun kapasitesini aşan şeylerin ondan bekleniyor olmasından kaynaklanan bir şeydir. Bu yalnız çocuk için değil büyük insan için de geçerlidir. Büyük insan da kendi kapasitesini aşan şeyler yaptığında ya da ona zorlandığında hastalanma tehlikesi baş gösterir.

Kuzuların sessizliği filminde adam insan eti yeme eğilimini gösterir -ki her bebekte vardır-. İlk tabu insan eti yememe tabusudur. Çocuk annenin memesini ısırdığında, saçını çektiğinde annenin içindeki duyguyu algılar ve yapmaması gerektiğini öğrenir. Bebeğin ilk öğrendiği şey annesinin etini yememektir. Anne, bebeğe “benim etimi yeme, benim etimi yersen seni sevmem” mesajını verir. Bu da bebeğin annesi tarafından sevilebilir olmasının bir koşuludur. Annesi tarafından güvenilir ve sevilebilir olmayı içine almış bir insan ise bu eğilimler yüzünden hastalanır. Hastalık aslında tamamen bu sapkınlıkların oluşmasından korkup çökme halidir, kendini yok etme halidir.

İnsan eti yeme isteği, idealize edilmiş büyük bir güçlülük ve bütün insanların üzerinde olmanın hayata sokulması, en zeki en güçlü olmak gibi tanımlanır. Bir insan içindeki sapkın eğilimleri çok benimserse bu sapkın eğilimler yüzünden akıl hastası olmaz. Sadist biri cinsel eylemi öfkesiyle karışık olarak yaşamayı benimsememişse bunu idealize etmiştir. Onun için aşk, hem ısırılacak hem de çok sevip ideal bir varlık olarak algılayacak gibi bir şey diye algılar. Örneğin, kakasını yemesi! -Sapkınların içinde bu tip şeyler vardır. Bunu çok yüceltir. Bunu kimsenin erişemediği yüksek bir sevgi olarak tanımlar. Bu tip insanlar hasta olmazlar. Bu insanlar bizim manyakça ve sapıkça bulduğumuz şeyleri benimsemişlerdir. Bu duyguları çok ideal olarak tanımlarlar. İçlerindeki enerjiyi bu şekilde kullanmayı benimsemişlerdir- Böyle olunca ortaya görünüşte bir akıl hastalığı çıkmaz, o insan görünüşte bütünlüğünü sürdürür. Dışardan baktığımız zaman kültürel bir varlık olmayı, insanlık kültürünün bir parçası olmamış olmayı eğer hastalık diye tanımlıyorsak, adama hasta diyoruz.

Sapıkların Davranış Şekli

Sapık, toplum içinde kendisini çok yukarılarda görür. O bütün insanları çok salak olarak görür. Fakat bu sapıklığını belli etmekten kaçınır. Çünkü toplumsal baskıdan çekinir. Özellikle teşhirci hastalar karakola düşmekten, rezil olmaktan, mahkemeye çıkmaktan korktukları için teşhirci eğilimlerini denetlemeye çalışırlar, yoksa onlara göre bunda bir kötülük yoktur. Çok güzel ve hayran olunacak bir şeyi göstermeye çalışıyorlar. Ama kanunlar kötü olduğu için kendi değerli şeylerini gösteremiyorlar gibi algılarlar. Sapık megalomandır, kendini her şeyin üzerinde algılar. Megaloman olmadan sapık olunmaz. Her sapık muhakkak megalomandır!

Fetişizm Sapkınlık mıdır

Anne çocuktan dürtülerini çekemediği zaman, çocuk da anneden çekemez, bu da fetişizm olur. Ama bunun bir cezası olduğunu bilir. Çocuk, “Annemden kurtulamıyorum, ondan kurtulmak için onun yerine bir sembol koyayım” der ve anneyi temsil eden bir nesneye yönelir. Anne yerine cansız bir nesneyi, bir sembol haline getirir. Bütün sapkınlıklarda çocuğun dürtülerini anneden çekememesi vardır. Sapık, dürtüleri annesinde kalmış olan insandır. Sapığın dövdüğü, sövdüğü insanlar aslında hep annesidir. Sapkın eğilimleri olan insanlar bir kadın tasavvur ederler ama kadının yüzü yoktur. Bütün sapkınlıkların içinde fetişizm vardır, bu bir temeldir. Anneye duyduğu aşk ve sevgiyi bırakamadığı için annenin yerine onun bir objesini koymuştur. Örneğin, iç çamaşırını koymuştur, ayağını koymuştur, saçını koymuştur… Yerine koyduğu obje bir cinsel obje olmuştur. Orgazm olabilmesi için böyle bir objeye ihtiyacı vardır. Bunun nedeni nedir? Çocuk anneden dürtülerini çekmek istiyor ama çekemiyor. Çünkü annenin de dürtüleri çocuğa kaymıştır. Bir insan yavrusunun büyürken anneden dürtülerini çekmesi tabiata aykırı bir şeydir, çocuğun kendi kendine yapabileceği bir şey değildir. Ancak anne çocuğuna dürtülerini yatırmıyorsa çocuğun dürtüleri karşılıksız kaldığı için çocuk, “ben ne yaparsam yapayım annem benim karım olmaya niyetli değil, bari ben kendime başka bir kadın tasarlamaya başlayayım” dediği zaman anneden dürtülerini çekebilir. Bunu diyemiyorsa dürtülerini anneden çekemez.

Her insan çocukluğunda bir sapkın dönemden geçer. Ama sapkın yapının oluşması çocuğun bebeklikten çıktıktan sonra özellikle anal dönemde, 3 yaş öncesinde annesinin babasını değil de kendisini sevdiğini hissetmeye başlamasıyla oluşur. Annenin çocuğa olan düşkünlüğü çocuğu kendi parçası olarak algılaması, çocuğa duyduğu öfke yüzünden çocuğun üzerine fazla düşmesi gibi nedenler çocuğu sapık yapmaz. Annenin çocuğa aşkı varsa sapıklık ortaya çıkar. Çocuğun büyüyebilmesi için annenin ona aşkının var olması gerekir mi? O ince çizgi nerede? O ince çizgi, sapkınlıkta annenin de dürtüsü çocuğa kayar. Çocuk anne için bir cinsel uyaran haline gelir. Anne çocuğu bir türlü bırakmak istemez. Bu tip anneler çocuğunu koynunda yatırır, çocuğunu dudağından öper, çocuğun pipisiyle oynarlar. Normal bebek annesinde ise annenin dürtüsü çocuğa kaymaz. Çocuğa kayan tamamen ilgisi, dikkati, sevgisi ve ruhsal yatırımıdır. Sapkınlık muhakkak anal dönemde yani çocuk bebeklikten çıktıktan sonra annenin yatırımının böyle bir şekle dönüşmüş olması lazım ki sapkınlık oluşsun. Sapkınlık esasında bok çocuğudur.

İnsanlık Kültürü Genital Bir Kültürdür

İnsanlık kültürü genital bir kültürdür. Yani kadın-erkek aşkı üzerine oturan, sevgi üzerine oturan, kahramanlık üzerine oturan bir kültürdür. Sevgi objesini koruyabilen, gerektiğinde ölümü göze alabilen, adaletli bir sistem oluşturabilmek için kendini feda etmeye hazırlanmış, yani temelinde sevgi olan değerler sistemleridir. Kültür, özünde insanlardan birini sevmeyi bekliyor ve bunun gereklerini yerine getirmeyi bekliyorsa, bu kültürün adı genital kültürdür. Anal kültürde ise mükemmellik, biriktirmecilik vardır. Hayatlarında çok fazla para vardır. Parayla güç oluştururlar, iyilik bile parayla yapılır. Her şey ‘bok simgeleri’ üzerinden gider. Çocuk anal dönemde annenin aşkını hissettiğinde “annem bana âşık, artık benim büyümem için uğraşmama lüzum kalmadı, ben zaten tamamım” der. Çocuklar megaloman olduğu için kendisinin mükemmel olduğuna inanır ve kendini çok idealize etmeye başlarlar. Başka insanlara benzemeyen durumunu onların üstünde, yukarısında olma olarak tanımlarlar. Böylece öyle bir sistem ortaya çıkar ki bir daha bu sistemi değiştirmek mümkün olmaz. O kadar kendinden memnun, o kadar kendine hayran birisi ortaya çıkmıştır ki çektiği acılar ne olursa olsun, ‘ben iyileşeyim düzeleyim normal olayım’ diye bir derdi olmaz, kendisinden başka kimseyi beğenmez!

Sapıklar evlenirler mi? Yardım Edilebilir mi?

Sapıklar evlenebilirler ama oluşturdukları şey evlilik değildir. Sapık, “aslında annem bana âşık, ama babam var, herkes bu işe ne der, bir de dünyayı karşımıza almayalım” der. Bir yandan dünyanın en talihsiz, en acı çeken düzgün bir hayatı olmayan bir insan; bir yandan da bu kadar kendinden memnun bir insan. Devamlı bir gerginlik içinde herkese karşı öfkeli olur. Hep bir mükemmellik peşinde, ama hiç şansı yok. Böyle bir insanın kendini geliştirmesi, büyütmesi diye bir şey söz konusu değildir. Bu tip insanlara terapi de yapılamaz. Ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın onlar için bir şey yapılamaz! Çocuklarda sapkın eğilim görüldüğü zaman çocuk bir gelişme kusuru gösterdiği, ruhen büyümemiş olduğu için mi bu eğilimi gösteriyor yoksa çocuğun yapılanması sapkın bir sisteme mi sahip olup olmadığını çok iyi ayırt etmek gerekir. Mesela, çocuğa resim yaptırırsınız, bakarsınız çocuğun gelişim aşaması 2-2,5 yaş, çocuk sapkın eğilimi gösteriyor. Ama aslında bu sapkın eğilim değildir. Çocuğun normal ruhsal seviyesi bu olduğu için sapkın eğilimler gösteriyordur. Örneğin, çocuk anal dönemde bokuyla oynuyorsa, bu sapkınlık değil ruhsal gelişme eksikliğidir. Böyle ruhsal gelişme eksikliği olan çocuklar tedavi edilebilirler.

Gelecek Hafta→ Dürtü ve Duygulanım

Sevcan Atak

Gazeteci-Editör

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir