Son altmış yılda, yeni psikiyatrik hastalıkların sayısında olağanüstü bir büyümeye tanık olduk. Amerikan Psikiyatri Derneği’nin ilk kez 1952’de yayınlanan tanı ve İstatistik El Kitabı (DSM), başlangıçta yaklaşık 100 hastalık kategorisini listelemişti. 2000 yılına gelindiğinde, bu sayı üç katına çıktı. “Öğrenme güçlüğü”, “DEHB”, “Asperger sendromu” ve elli yıl önce neredeyse duyulmamış diğer koşullar hakkında haberlerde duymaya alıştık.
Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü’nden bir rapor, Amerikan nüfusunun yaklaşık dörtte birinin belirli bir yılda bir psikiyatrik bozukluktan muzdarip olduğunu ve genel Psikoloji Arşivlerindeki bir makalede belirtildiğine göre, bir ömür boyu boyunca, tüm insanların yaklaşık yarısının hayatları boyunca bir akıl hastalığından muzdarip olabileceğini ileri sürdüğünü göstermektedir. Harvard Tıp Fakültesi profesörü John Ratey tarafından birçok insanın psikiyatrik koşulların daha hafif versiyonlarına sahip olduğu gözlemlediklerini belirtir. (Onlara “gölge sendromları” diyor) ve ”Ülkedeki neredeyse her bireyin bir dereceye kadar psikiyatrik bir hastalığı olabileceği sonucuna varıyoruz.”
Akıl hastalığının büyümesindeki bu salgın, yapımında bir kriz olduğunu göstermektedir. Amerikan halkının büyükçe bir yığınını patolojize etmek için çok fazla ilerlediğimiz ortaya çıkmadan önce, listeye yeni psikiyatrik hastalıklar eklemeye ne kadar devam edebiliriz? Ancak bu krize bir cevap var.
Nörodiversite kavramı, zihinsel işleyiş hakkında nasıl düşündüğümüzde bir paradigma kayması sağlar. Amerikan halkının büyük kısımlarını zihinsel işlemlerinde eksiklik, hastalık veya işlev bozukluğundan muzdarip olarak görmek yerine, nörodiversite, bunun yerine bilişsel işlevdeki farklılıklar hakkında konuşmamız gerektiğini önermektedir.
Biz biyo-çeşitlilik ve kültürel çeşitlilik farklılıkları hakkında konuşmak gibi, biz beyin farklılıkları hakkında konuşurken de benzer bir yaklaşım izlememiz gerektiğini önerir.
Yaprakları olmadığı için bir calla lily çiçeğini patolojikleştirmiyoruz. (örn. petal deficit disorder), Veya farklı ten rengine sahip birini de biz bir “pigmentasyon disfonksiyon muzdarip olarak bir birey teşhis edip hasta muamelesi gördürmüyoruz. Benzer şekilde, farklı düşünme, ilişkilendirme, katılma ve öğrenme yollarına sahip bireyleri hastalık patolosine sokmamalıyız.
Neurodiversity kelimesi, 1990’ların sonunda iki kişi tarafından oraya atıldı: gazeteci Harvey Blume ve Otizm savunucusu Judy Singer. Blume, Atlantik’in 1 Eylül 1998 sayısında şunları yazdı: “Biyoçeşitlilik, genel olarak yaşam için olduğu gibi, insan ırkı için de çok önemli olabilir. Herhangi bir anda hangi bağlantı türünün en iyi kanıtlayacağını kim söyleyebilir? ” diye yazar.
1999 tarihli bir kitap bölümünde bir şarkıcı:” neden hayatında bir kez olsun normal olamıyorsun?” diye yazar: ” benim için, ‘otistik spektrumun ‘temel önemi, nörolojik çeşitliliğin siyasete olan yansımalarında veya ‘Nörodiversite’ olarak adlandırdığım şeylerde yatmaktadır. ‘Nörolojik olarak farklı’, sınıf/cinsiyet/ırkın tanıdık siyasi kategorilerine yeni bir ek bakışı ekler, engelliliğe farklı bir bakış açısı sunacaktır.”
Wikepedia neurodiversity’i şöyle tanımlar: “…atipik (nörodivergent) nörolojik gelişimin, başka bir insan varyasyonu olarak kabul edilmesi ve saygı gösterilmesi gereken normal bir insan farklılığı olduğunu ileri süren bir fikirler bütünü.”
Çevrimiçi bir Sözlük, nörodiversiteyi şu şekilde karakterize eder:” İnsanın sorunlu gibi gözüken zihinsel veya psikolojik nörolojik yapıların veya davranışların çoğu, insan biyolojisinin alternatif, kabul edilebilir formları olarak görülüyor.”
Bireysel nörolojik farklılıkları hesaba katan nörodiversite kavramı sayesinde insanın zayıf, eksik ve yetersiz olarak görülen zayıf yönlerini değile de daha güçlü yönlerine dayalı bir söylem oluşabilir.
Örneğin disleksikler, görsel düşünme yetenekleri ve girişimci güçleri açısından güçlü görülebilir. DEHB olan insanlar yeni öğrenme durumları için bir tutku sahip olarak kabul edilebilir.
Otizmli bireyler, bilgisayar programlama veya matematiksel hesaplama gibi sistemlerle tesislerine bakılabilir. Bipolar bozukluğu olan kişiler sanat yaratıcı takipçiliği için takdir edilebilir.
- Bu materyal Thomas Arsmtrong’un kitaplarına dayanıyor : Nöroçeşitliliğin Gücü: Sınıfta Farklı Kablolu Beyin ve Nöroçeşitliliğinizin Avantajlarını Açığa Çıkarma: Özel İhtiyaçları Olan Öğrencilerin Okulda ve Yaşamda Başarılı Olmalarına Yardımcı Olmaya Yönelik Güçlendirmeye Dayalı Stratejiler.
Kaynak : https://www.institute4learning.com/resources/articles/neurodiversity/
Armstrong, Thomas. The Power of Neurodiversity: Unleashing the Advantages of Your Differently Wired Brain.Cambridge, MA: DaCapo Lifelong/Perseus Books, 2011.