Faith Jegede Cole | Otistik Kardeşlerimden Neler Öğrendim?
Size kardeşlerimi tanıştırayım. Remi 22 yaşında, uzun boylu ve yakışıklı. Konuşamıyor ama, en iyi konuşmacıların bile yapamayacağı şekilde neşesini aktarabilir. Remi sevginin ne olduğunu bilir. Sevgisini kayırsız şartsız paylaşır. Bencil değildir. Teninizin rengine bakmaz. Dini farklarınız umrunda değildir ve aklınızda bulunsun: O hiç yalan söylemedi. Çocukluğumuzun şarkılarını işaret dilinde söylerken, benim bile hatırlayamadığım kelimeleri gösterdiğinde bana bir şey hatırlatır: zihinle ilgili ne kadar az şey biliyoruz ve bilmediklerimiz muhteşem şeyler olmalı.
Samuel 16 yaşında. Uzun boylu ve çok yakışıklı. Kusursuz bir hafızası var. Ama yine de seçici bir hafıza. Benim çikolatamı arakladığını hatırlamaz ama iPod’umdaki tüm şarkıların çıkış tarihini, dört yaşındayken konuştuklarımızı, Teletubbies’in ilk bölümünde koluma çişini ettiğini ve Lady Gaga’nın doğum gününü hatırlar.
Şimdi, “otizm” terimini bilmeyenler için, otizm, sosyal iletişimi, öğrenmeyi ve bazen fiziksel yetenekleri etkileyen bir zihinsel bozukluk. Her bireyde farklı şekilde görülür, bu nedenle Remi Sam’den çok farklı. Dünyada her 20 dakikada bir kişiye otizm tanısı konuyor ve dünyada en hızlı büyüyen gelişimsel hastalık olmasına rağmen bilinen bir tedavisi ya da çaresi yok.
Otizmle karşılaştığım ilk anı hatırlayamam ama onsuz geçirdiğim bir günüm de yok. Kardeşim doğduğunda ben üç yaşımdaydım hayatıma yeni biri geldiği için çok heyecanlıydım. Birkaç ay geçtikten sonra onun farklı olduğunu anladım. Çok çığlık atıyordu. Diğer bebekler gibi oynamaya pek hevesli değildi ve aslında benimle de pek ilgili görünmüyordu. Remi kendi dünyasında yaşayıp kendi krallığını yönetiyordu ve küçük şeylerden zevk alıyordu, odada arabaları sıraya dizmek ve çamaşır makinesini izlemek ve arada gelen her şeyi yemek gibi. Ve büyüdükçe, daha da farklılaştı ve bu farklılıklar çok belirginleşti. Ancak nöbetleri, hüsranları ve hiç bitmeyen hiperaktivitesinin ötesinde çok özel bir şey vardı: dünyayı önyargısız gören saf ve masum bir çocuk, hiç yalan söylemeyen bir insan. Sıradışı.
Şimdi, ailemizde cidden zor anlar yaşamadığımızı söyleyemem, onların da benim gibi olmalarını dilediğim anlar. Ama bireysellik ve iletişim hakkında bana öğrettiklerini düşünmeye çalışıyorum ve bunların normal olmaya değişmek istemeyeceğim şeyler olduğunu farkediyorum. Normallik, farklılıkların bize verdiği güzellikleri ve farklı olmanın içimizden birinin hatalı olduğu anlamına gelmediğini unutturuyor. Aslında tüm olan, doğruların farklı çeşitlerde olması. Eğer Remi’ye, Sam’e ya da size bir şey anlatacak olsaydım, bu normal olmak zorunda olmadığınız olurdu. Sıradışı olabilirsiniz. Otistik ya da değil, sahip olduğumuz farklılıklar — Bu bize bahşedilmiş bir lütuf! Herkesin içinde var ve doğrusu, normal olma telaşı potansiyelimizi kurban edişimizdir. Harika olma şansı, ilerleme ve değişim için başkası olmaya çalıştığımızda yok olur.