Otizm spektrumundaki bireyler için kullanılan terimler, sadece tıbbi etiketler değil, aynı zamanda derin tarihsel ve sosyal anlamlar taşır. Bu bağlamda, “Asperger” terimi, otistik topluluk içinde hem tartışmalı hem de acı verici bir mirasa sahiptir. Bu ismi kullanmaya devam etmek, sadece geçmişin karanlık gölgelerini bugüne taşımakla kalmaz, aynı zamanda otistik bireyleri kendi içlerinde bölmeye hizmet eder.
Tarihsel Bir Gözden Geçirme: Nazi Almanyası ve Hans Asperger
“Asperger sendromu” terimi, adını Nazi Almanyası’nda çocuk doktoru olarak çalışan Hans Asperger’den almıştır. Asperger, otistik özellikleri olan çocukları incelemiş ve onları iki gruba ayırmıştır:
- “Faydalı ve Üretken Olanlar”: Bu grup, entelektüel olarak daha yüksek kabul edilen, sosyal becerileri kısmen gelişmiş ve potansiyel olarak topluma hizmet edebilecek çocuklar. Asperger, onları Nazi rejiminin ideallerine daha uygun gördüğü için “korunmaya değer” bulmuştur.
- “Eğitilemez ve Dışlanması Gerekenler”: Bu grup ise konuşma becerileri olmayan, daha belirgin zorluklar yaşayan ve sosyal normlara uymakta güçlük çeken çocuklardır. Bu çocuklar, Nazi rejiminin “öjenik” politikaları kapsamında dışlanmaya ve hatta ölüm kamplarına gönderilmeye mahkûm edilmişlerdir.
Asperger’in bu ayrımı, otistik bireyleri potansiyel “faydalılıkları” üzerinden değerlendiren ahlaki açıdan sorunlu bir temel üzerine kurulmuştur. Bu nedenle, bir popülasyonu nitelemek için onun adını kullanmaya devam etmek, bu etik dışı sınıflandırmayı zımnen onaylamak anlamına gelir.
“İşlevli” ve “İşlevsiz” Yanılgısı
“Asperger” terimini kullanmaya devam etmek, otistik bireyleri “üst düzey otistikler” olarak etiketleyerek, onları daha “işlevsiz,” “eğitilemez” ve daha az “akıllı” olarak görülen diğer otistiklerden ayırma arzusunu gösterir. Bu durum, otistik topluluğu ikiye bölen zararlı bir hiyerarşi yaratır:
- Bölünme: Bu terim, “işlevli” olanları, onlara belirli ayrıcalıklar sunarak diğerlerinden ayırır. Ancak bu, otizm spektrumunun ne kadar çeşitli ve akışkan olduğunu göz ardı eder. Bir birey, bir gün “işlevli” olarak görülebilirken, bir sonraki gün duyusal aşırı yüklenme veya tükenmişlik nedeniyle “işlevsiz” hale gelebilir.
- Damgalama: Bu ayrım, “işlevsiz” olarak etiketlenen otistik bireylerin deneyimlerini değersizleştirir ve onları toplumsal olarak daha az kabul edilebilir kılar.
Neden “Asperger” Demeyi Bırakmalıyız?
Modern tıp ve nöroçeşitlilik savunucuları, otizmi tek bir spektrum olarak kabul etmiştir. Bu yaklaşım, her bireyin benzersiz güçlü yönleri ve zorlukları olduğunu vurgular. DSM-5 (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı), 2013 yılında “Asperger sendromu” terimini kaldırmış ve tüm alt tipleri “Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB)” çatısı altında birleştirmiştir. Bu değişim, otizmin daha bütüncül ve kapsayıcı bir şekilde anlaşılmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
Sonuç olarak, Asperger’in adını taşıyan bir terimi kullanmaya devam etmek, otistik kimliğin içindeki derin ayrılıkları ve tarihsel adaletsizlikleri pekiştirir. Otistik topluluğun birliği ve onuru için bu terimden uzak durmalı ve otizmi bir spektrum olarak kucaklamalıyız.