Yorgos Lanthimos’un Grotesk Dehasında Nörodiverjansın Yanılsaması
(Bella Baxter: Büyümeyi Reddeden Değil, Geleneksel Aklı Reddettiği İçin Büyüyen Kadın)
Aziz Okuyucularım, Ey Sinema Salonunda Psikopatoloji Arayanlar!
Şimdi size, Yunan sinemasının grotesk ve kara mizah ustası Yorgos Lanthimos‘un Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan’la dönen son şaheseri “Zavallı Yaratıklar” (Poor Things) hakkında, biraz nörodiverjans sosu katılmış bir yorum sunacağım. Bu film, sadece gotik, erotik ve vizyoner bir görsel şölen değil; aynı zamanda insan davranışının ve toplumsal normların ironik bir incelemesidir.
I. Frankenstein’ın Ters Yüzü: Güzel Yaratık ve Yaralı Tanrı
Film, İskoç yazar Alasdair Gray‘in romanından uyarlanmış olup, Mary Shelley’nin Frankenstein mitini ironik bir şekilde tersine çevirir.
- God’ın Yarası: Yaratıcı bilim insanı Godwin Baxter (“God,” yani Tanrı), babası tarafından sakatlanmış, yara izleriyle dolu bir yüze sahiptir. O, fiziksel kusurlu Tanrı’dır.
- Bella’nın Güzelliği: Buna karşın, God’ın eseri Bella Baxter, bir kadının bedeni ve kendi fetüsünün beyni ile canlandırılmış, güzel ve temelde iyi bir yaratıktır. Bu, canavarın fiziksel olarak kusursuz, yaratıcısının ise kusurlu olduğu anlamına gelir.
II. Bella’nın Otistik-Eğlenceli Seyri
Psikiyatri online incelemesi, Bella’nın davranışlarında, otizm spektrum bozukluğunun (OSB) bazı çarpıcı özelliklerine yakınlık bulur:
| OSB Karakteristiği | Bella’daki İfade |
| Sosyal Etkileşim Zorluğu | Sosyal normları anlamakta güçlük, her şeyi harfiyen alması. |
| Mentalizasyon Eksikliği | Başkalarının zihnini (duygusal niyet, kıskançlık, aşk) tam olarak anlayamaması. |
| Tekrarlayıcı Davranışlar | Cinsel deneyimleri “şiddetli sıçramalar” (furiosi sobbalzi) olarak tanımlaması ve bunları ilkel, doymuş bir içgüdüyle tekrarlaması. |
| Sonuçları Anlamama | Paralarını düşünmeden başkalarına dağıtması ve tehlike algısının olmaması. |
Buradaki Ironi: Bella’nın samimiyeti ve tazeliği, onu çevresindeki her erkek için büyüleyici kılar. O, sadece kendi impulslarını takip eder ve toplumsal ikiyüzlülükle çarpışır. Max’e söz verip Duncan’la kaçması, sonra yine söz verip eski kocasıyla kaçması, tutarsızlık değil; içgüdüsel dürtülerinin anlık ve rasyonel olmayan üstünlüğüdür.
III. Saptırılmış Bir Tesis: Koheransın Reddi
Eleştirmen, filmin, yeni doğan bir beyin ile kadın bedeni arasındaki bu tuhaf genetik bileşimin otizmi nasıl açıkladığını iddia etmediğini vurgular.
- Olasılık mı, Mucize mi? Filmin kendisi, bu durumu “bir vaka” ya da daha ziyade “bir mucize” olarak sunar. Hatta God’ın ikinci deneyi başarısızlıkla sonuçlanır; bu da Bella’nın durumunun tesadüfi olduğunu pekiştirir.
- İronyaya Rağmen Samimiyet: Bella’nın otistik ruh hali, filmin sonunda bozulur ve Bella, kendi “zavallı yaratıklarının” yaratıcısı olmaya doğru ilerler. Film, her türlü koherans ilkesinden kaçınır ve seyirciyi, fantastik görüntülerle ve bizar davranışlarla baş başa bırakır.