Sorting by

×

matematik

Yeni bir bilimsel çalışma, otizm sorunu yaşayan insanların matematik alanında neden daha başarılı oldukları sorusunu araştırdı. Otistik sorunları olanların birçok sıkıntısı var, ancak bu kişilerin beyni onları aynı zamanda pek çok görevi başkalarına oranla sorunsuzca ve zekice çözmede üstün kılıyor.

Araştırmayı yapan İtalyan psikolog, matematik sorunlarını çözme konusuyla, sistematik düşünce yapısı arasında bağlantı kuruyor.

Genelde beynimiz, bir problemi çözme konusunda iki yöntem izleme eğiliminde. Biz kişilerarası ilişkileri tanımlarız ve sonuçları tahmin etmekten ziyade sonuçları etkilemek için bir dizi sosyal işlevi kullanırız.

Sistematik düşünce ve empati

Sistematik düşünce ve empati, her ikisi de negatif ve pozitif yapıdadır, ancak beynimiz iki yaklaşımı bir araya getirme eğiliminde olduğu için, birinden diğerini ayrı ayrı çok az takip ederiz

Her birimizin farklı yanıtları ve yolları olduğu için, bazıları problem çözmede daha beceriklidir. Denklemleri ve matematik soruları çözme, yine bir bulmaca çözme gibidir ve başlıca sistematik düşünceye dayanır.

Otistik kişiler, aşırı regüle ve hiper-sistemleşmeye eğilimlidirler, bu da onların belirli davranış kalıplarına odaklanabilmelerini sağlar. Onlar ayrıca, düşüncelerinin dikkatini dağıtacak değişikliklere direnmek konusunda da diğerlerine oranla yeteneklidir.

Ancak bu zorunlu olarak, otistik kişilerin tüm iletişim zorluklarına rağmen bazı tipteki sosyal düşüncelerle asla empati yapamayacağı anlamına da gelmez.

Tuhaf bir şekilde, bu insanların denklemleri çözme ve sayılarla başa çıkma konusunda büyük bir yeteneği vardır, ancak bu yetenek matematiksel bir süreci gerçekçi bir sosyal ortamda (kelimeler gibi) çerçevelemek görevini onlar için çok zorlaştırır.

Kaynak: https://tr.euronews.com/2018/08/09/otizm-sorunu-yasayan-insanlar-neden-matematik-alaninda-daha-basarili-

Yrd. Doç. Dr. Özgül Polat

Okuma yazmaya hazırlık aslında çok geniş bir şekilde bakılması gereken bir kavram. Belki adına “okuma yazmaya hazırlık” demek çok doğru değil. İlköğretime hazırlık olarak bakmalıyız buna. Çünkü ilköğretime hazırlık, ilköğretim için donanımlı hale gelmek aslında çocuğun okul öncesi dönemde ulaşması gereken en temel amaçlarından bir tanesi. Okul öncesi eğitimin bir çok amacı var tabi ki ama en temel olan iki tane amacı var aslında. Bir tanesi hayat başarısı, bir tanesi de çocuğu akademik anlamda donanımlı hale getirip bir üst eğitim kurumuna hazırlamak. Programda yer alan bütün etkinlikler ilköğretime hazırlıktır. Sadece okuma yazmaya hazırlık dediğimizde sınırlarını çok daraltmış oluyoruz.

Bunun yanı sıra okuma yazmaya hazırlığı da sadece ses ve çizgi çalışmaları yapılan bir çalışma bütünü olarak değerlendiriyoruz. Oysa okuma yazmaya hazırlık çalışması demek aslında çocukların bütün sahip olduğu etkinliklerle tüm gelişim alanlarındadesteklenmesi demek. Sadece masa başında oturup ses ve çizgi çalışmalarını yapmak ya da bir takım kitap çalışması demek değildir.

İlköğretime hazırlık üzerinde daha derinlemesine düşünülmesi gerek bir süreçtir. Aslında bizim ilköğretime hazırlıkğı nasıl anladığımıza çok iyi bakmamız lazım. Biraz daha çerçevesini genişleterek bakarsak zannediyorum ki okul öncesi dönemde çocukları, ilköğretime çok daha iyi bir şekilde hazırlayabiliriz. Burada aslında ilköğretime hazırlığın çocuğun bütün gelişim alanlarında çok yönlü desteklenmesiolarak tanımlanması daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Bakanlık tarafından da bu şekilde bakılıyor. 2006 okul öncesi eğitim programının geliştirilmesinde ve yaygınlaştırılmasında görev almış bir kişiyim. Programda ilköğretime hazırlığı biz çocuğun bütün gelişim alanlarında eşit şekilde desteklenmesi olarak ele aldık. Doğru bir ilköğretime hazırlık programı nasıl olmalıdır diye baktık. Okul öncesi eğitim programını oluştururken, ilköğretim birinci, ikinci, üçüncü sınıf Türkçe hayat bilgisi vematematik programlarını indirerek inceledik ve okul öncesi eğitim programını da ona göre oluşturduk. Bu nedenle Okul öncesi eğitim programı ile ilköğretim programı birbirinin devamı şeklinde. Çünkü biz ilköğretime çocuk yetiştiriyoruz. Bağımsızhareket edemeyiz.

Burada aslında en önemli nokta şu: Anaokulu öğretmenleri birinci sınıfa nasıl bir çocuk yetiştirecekler, bu çocuk hangi yeterliliklere sahip olmalı? Bunun ne kadar bilincindeler? İlköğretim öğretmenleri ise hangi yeterliliklere sahip, nasıl bir çocukla eğitime başlayacaklar? Bunun bilincindeler mi? Bunun üzerinde biraz düşünmemiz gerekiyor. Çünkü biz ana okul öğretmenleri olarak eğer ilköğretimdeki sistemi, bizden hangi yeterliliklere sahip bir çocuk beklendiğini bilmiyorsak çocukları okula ne kadarhazır hale getirebiliriz? Aynı şekilde eğer birinci sınıftaki okuma ve yazma sistemini çok iyi bilmiyorsak o zaman doğru bir okuma yazmaya hazırlık programından ya da ilköğretime hazırlık programından da bahsedemeyiz.

İlköğretim programı 2005 ‘de biliyorsunuz komple değişti. 2005’de çok yönlü bakabilen analiz sentez yapabilen esnek derinlemesine kapsamlı düşünebilen

nesiller yetiştirebilmek amacıyla yeni bir program yürürlüğe kondu. Burada yapılan en köklü değişikliklerden bir tanesi okuma ve yazma sistemindeki değişiklik. Bizi yakından ilgilendiriyor çünkü okumada ses temelli cümle yöntemine geçildi. Yazmada ise bitişik eğik yazıya geçildi. Biz okul öncesi öğretmenleri olarak bunu çalışmalarımıza ne kadar uyarladık bu konuda birazcık çekincelerimiz var. 15senedir ilköğretime hazırlık konusu üzerinde çalışıyorum. Bu konuda yaptığım bir çok araştırma ve yazdığım bir çok kitap var, çalışmalarımın büyük bir bölümünün konusunu ilköğretime hazırlık çalışmaları oluşturuyor. Yaptığım araştırmalar ilköğretime hazırlık konusunda okul öncesi eğitimcilerin yeteri kadar donanımlı olmadıklarını gösteriyor.

Aslında bu sempozyumda belki sonuç bildirgesinde konması gereken en önemli maddelerden bir tanesi şu olabilir anaokul öğretmenlerinin ilköğretim birinci sınıfokuma ve yazma sistemini öğrenmeleridir. Ama ne için öğrenmeleri? Okulöncesinde çocuklara okuma ve yazma öğretmek için değil kesinlikle okul öncesinde okuma ve yazma öğretimi yok. Bakanlığın da böyle bir hedefi yok. Programda da yok. Okul öncesi eğitim programında çocukların ilköğretim birinci sınıfta çok hızlı bir şekilde okuyup yazabilmesi için gerekli olan temel becerileri kazandırması var. Neden çok hızlı okuması ve yazması gerekiyor. Çünkü biliyorsunuz Türkiye’de bütün sınavlar hızlı okumak okuduğunu doğru olarak anlamak üzerine kurulmuştur. Akademik başarının temelinde de bu yeterlilik yatıyor. Bu nedenle de eğer çocuk mekanik okumadan anlayarak okumaya çok hızlı bir şekilde geçerse o zaman akademik başarısı da bundan çok olumlu bir şekilde etkileniyor. Şimdi okuryazarlık nasıl gelişiyor buna çok kısa değinmek istiyorum. Okuryazarlık yaşamın içindedir. Aslında çok ayrı bir yerde görmememiz lazım. Okur yazarlık konusunda farkındalık yaratarak bilinç geliştirmek gerekir. Şu anda eğitimde bütün kademelerde gelinennokta öğrenmeler arası ilişki kurmak son derece önemlidir. Öğrenmelerin bilinenden bilinmeyene doğru, somuttan soyuta doğru olması önemlidir. O zaman ben çocuklarla çizgi çalışması yapmadan önce hayattaki yazıyı fark ettirmeliyim. Kendi yaşamlarının içindeki yazıyı göstermeliyim. Sokakta yürürken tabelalarda yazı var, çocuk çikolata yiyor üzerinde yazı var. Öncelikle bu konuda farkındalık yaratmak gerekir. Yazı neden gerekli okumak neden gerekli bunun üzerinde durmalıyım. Öncelikle çocuklarımasa başına oturtup çizgi çalışmaları yaptırmak değil aslında benim hedefim o en son aşama çünkü çocuğun neyi ne kadar yaptığını benim görebilmem ve portfolyosuna koyabilmem gerekiyor. Bu nedenle onlara da ihtiyaç var ama hayatın ilk sahnesini yaşamadan son sahnesine geçtiğiniz zaman filmde arada kopukluklar oluyor ve kalıcı öğrenmeler oluşmuyor. Bu nedenle de okuma yazmaya aslında hayatın içindeki bir etkinlik olarak bakmak lazım. Çocuk öncelikle neden okuyacağını neden yazacağını öğrenmelidir. Okur yazarlık konusunda farkındalık ve bilinç geliştirdikten sonra çalışmalarımızı yaparsak, çocuklarda o zaman daha fazla başarıyı yakalayabiliriz diye düşünüyorum. Yazıyı fark ettirdikten sonra amacımız, çocukları oturtup direk kağıtlar üzerinde çizgi çalışmaları yaptırmak değildir. Önce bütün kol kaslarını bilek ve parmakları çalıştıracak jimnastik hareketlerini yapmak gerekir. Ardından düzgün kalem tutma ve kalemi doğru kullanma becerilerinin geliştirilmesi gerekir. Oysa biz okul öncesinde 500 sayfalık çizgi çalışması yaptırıyoruz. Ama çocuğa kalemi nasıl tutması ve kalemi nasıl doğru kullanması gerektiğini öğretmiyoruz. İşte yazma becerisinin temelinde yaşamdan örnekler sunmak var, serbest çizgi çalışmaları yapmak var. Çünkü bitişik eğik yazıdabiliyorsunuz ki yuvarlak hatlı çizgiler esastır. Ve çalışmalarınızın çok büyük bölümünü %85’ini yuvarlak hatlı çizgiler oluşturmalıdır. Ama bu şu demek değil yatay çizgiye,

eğik çizgiye, dik çizgiye hiç yer vermeliyim. Bazen bunu çalışmayalım deniliyor. buna katılmıyorum. Çünkü eğer biz yaşamın içinden alıyorsak çocuğu okuryazar olarak yetiştirmek istiyorsak bilinçlendirmek istiyorsak o zaman bizim ne yapmamız gerekiyor. Öğrenmeleri yaşamla birleştirmemiz gerekiyor. Yaşamda dik çizgi var, eğik çizgi var. Yapılarda, nesnelerde, çocuğun bütün çevresinde var. Yani çocuğun olaya bakış açısını çok geniş tutmalıyız. Neden yazı yazmalıyım? Bilincini çocukta geliştirerek öğrenme motivasyonunu sağlamalıyız.

Neden bitişik eğik yazıya geçildi ? Bu konu üzerinde tabiî ki çok fazla çalışma var. Bir nedeni; düşünce hızında yazabilmektir. En önemli nedenlerinden biri de; yazı bir kültürü taşır. Kültürü bir sonraki nesle taşır. Düzgün yazabilmenin çok önemi vardır. Bir toplumda bir kültürde yazı çok önemli bir mirastır. Bir toplumu toplum yapan temelözelliklerden bir tanesidir. Bu nedenle bitişik eğik yazı ama şu söyleniyor çocuklar isimlerini yazmasınlar mı öğrenmesinler mi dik olarak yazıyorlar nasıl olacak ilköğretim de bu. Çok güzel oluyor çocuk dik yazıyı ve eğik yazıyı aynı anda öğreniyor dik harfleri ya da eğik harfleri aynı anda öğreniyor. Bütün okuma kitaplarının arkasına baktığınız zaman hem dik büyük harf hem eğik büyük harf vardır. Rakamlarda aynı şekildedir. Çocuğun bir adaptasyon problemi yok aslında yeter ki biz eğitim ortamını doğru bir şekilde sunabilelim, düüzenleyebilelim. Burada tabiî ki yazma çalışmalarına başlarken okul öncesi eğitimde üç boyutlu çalışmalarla başlamak, arkasından diğer çalışmalara geçmek önemlidir. Sistem olarak okul öncesi dönemde okuma yazmaya hazırlık da mutlaka birinci sınıftaki sisteme paralel olmalıdır. Birinci sınıftaki okuma sisteminde altı grup ses vardır. O zaman okul öncesindeki öğretmenlerimiz de bu altı grup sesin sırasına göre ses çalışmalarını yapmak durumundadır. Okul öncesi dönemde bütün sesleri vermenizi aslında beklemiyoruz. Okul öncesi dönemde önemli olan seslerin çok verilmesi değildir, az ve öz olarak mantıksal ilişkiler içinde verilmesi önemlidir. Yani “ELAT” grubu ve sırası ile başlanmalıdır. Ve burada özellikle şunu vurgulamak istiyorum. Okul öncesinde daha çok bir ses verilirken örneğin E sesi bunu başlangıç seslerine vurgu yapılır. Oysa ilköğretim birinci sınıf okuma sisteminde aynı ses kelimenin sonunda da yer alabilir aynı ses kelimenin ortasında da yer alabilir. Yani ben çocuğa şunu söylemek istiyorum. E dediğimde sadece kelimelerin başındaki E gelmesin aklına bu E sesini ben kelimenin sonunda da kullanabiliyorum ortasında da kullanabiliyorum. Eğer ben çok yönlü bakabilirsem benim çocuklarım da çok yönlü bakabilir. Eğer benderinlemesine düşünebilirsem benim çocuklarımda bir konuda derinlemesine düşünebilir. Çünkü siz okuma yazma sistemine sadece masa başı çalışmalardan çıkarıp bütün hayatı boyunca öz bakım becerilerinden sosyal becerilere varana kadar bir bütün olarak bakarsanız o zaman doğru bir okula hazırlık programı yada okuma yazmaya hazırlık programını uygulamış oluruz. Şimdi burada okul öncesi eğitimde ilköğretime hazırlığı etkileyen faktörler var. Bu faktörler tabiî ki fiziksel faktörler örneğin çocuğun görme becerisi, işitme becerisi, sağ el sol el tercihi, cinsiyet farklılığı bunların hepsi çocuğun ilköğretimdeki başarısını etkiliyor. Yine duygusal faktörler, sosyal faktörler, çevresel faktörler, zihinsel faktörler çocuğun ilköğretimde ne kadaradapte olabileceğini yada ne kadar adapte olamayacağını pozitif başlayıp başlayamayacağını belirleyen etkenler arasında. Bunları eğitimcilerimizin eğitim süreci boyunca dikkate almaları son derece önemlidir. Yapmamız gereken bir başka şey de çocukların dinleme becerilerini geliştirmek. Hayat başarısı yüksek olan yada akademik başarısı yüksek olan insanlara baktığınızda ya da hızlı okuyup yazan kişilere baktığınızda iyi bir dinleme becerisine sahip olduğunu görüyoruz. Okul öncesi eğitiminde gerek dinleme becerisi gerek görsel algı becerisi okuma yazmanın temelinde olan çok önemli iki temel beceridir. Oysa bu çalışmaların çok planlı şekilde yapılmadığını, göz ardı edildiğini görüyoruz. Önerilerimiz bu çalışmalarında sıklıkla ve belirli bir plan dahilinde uygulanması yönünde. İlköğretime hazırlık demek sadece büyük yaş grubunda yapılan çalışmalar bütünü demek değildir. Çocuğun anaokuluna devam ettiği süreyi kapsar. Aslında çocuk üç sene gidiyorsa bir ana okuluna üçseneye, iki sene gidiyorsa iki seneye, bir sene gidiyorsa bir seneye yayılmalıdır. Çünkü kazandırmak istediğimiz temel beceriler aslında ilköğretim programının temelinde olan sekiz beceriye bizi ulaştıracak, alt yapı hazırlayacak çalışmalardır.Okul öncesi dönemde amacımız çocuğa okuma yazma öğretmek değildir. Çocuğun okumayı ve yazmayı çok hızlı bir şekilde öğrenebilmesi için gereken temel becerileri kazandırmaktır. Harfleri gösterelim mi öğretelim mi konusunda çeşitli tartışmalar var. Haftanın bir ya da iki gününü ana okullarında çocuklarla oyun oynayarak geçirmeye çalışıyorum..Hayır, ben çocuklarla yaptığım hiç bir çalışmada harfleri göstermiyorum. Harfleri yazdırmıyorum. Ancak harfleri hızlı bir şekilde yazabilmesi için düzgün bitişik eğik yazabilmesi için gereken bütün bilek kaslarını bu çalışmaları ve çizgi çalışmalarını yapıyorum bir şekilde. Çünkü eğer harfleri gösterirsek çocuklar çok hızlı mantıksal ilişkiler kurabildikleri için ikinci dönem çok hızlı bir şeklide okumaya geçebilirler. Ve biz bu süreci çok hızlandırmış oluruz. Sonrasında nasıl destek olacağımızı bilemediğimiz için yanlışlar yapabiliriz. Yani okul öncesi öğretmeni şunu bilmelidir. Ben okuma yazma öğretmek konusunda uzman değilim. Birinci sınıf öğretmeni de okul öncesi eğitimcisi değil. Herkesin uzmanlık alanı farklıdır. Okuma yazma öğretmek çok ciddi ve o uzmanlık gerektiren bir iştir. Okul öncesi eğitimin amacı eğlenerek öğrenmektir. Okuma yazma öğrenmek ise, okul öncesi dönemdeki gibi, eğlenerek öğrenilmeyecek kadar ciddi bir iştir. Entegrasyon çalışmaları yapılıyor devamlılığı varsa tabi ki düşünülebilir. Ama Türkiye’nin geneline baktığınız zaman şu anda Türkiye buna hazır mı ve buna ihtiyacımız var mı? Soruları üzerinde ciddi şekilde düşünmemiz gerekiyor. Ayrıca Türkçe okunduğu gibi yazılan bir dildir. Çocuklar okuma ve yazmayı hızlı bir şekildeilköğretimde öğreneceklerdir. Panik olmamızı gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Bu dönemde çocukların oyun oynamaya ihtiyaçları vardır. Onların oyun haklarını ellerinden alarak, onları masalara mahkum ederek okuma yazmaöğretmek okul öncesi eğitimin esaslarına uygun değildir.

Okul öncesi dönemde çocukların duygusal ve sosyal ihtiyaçlarının göz ardı edilerek, hayat başarılarının gelişimine yeterli katkı yapmak yerine, akademikbaşarıya odaklanmak, eğitimciler olarak önemle üzerinde düşünmemiz gereken bir konudur.

Tabi burada ailelere de çok büyük görevler düşüyor. Hiçbir zaman aileleri biz çocukların dışında algılamıyoruz eğitimin dışında algılamıyoruz. Öncelikle, Ailelerinokul öncesi eğitim kurumlarına okuma ve yazma öğretmeleri yönünde baskı yapmamaları gerekir. Ailenin çocuklarının ilköğretime hazırlanması sürecinde görevleri vardır. İlköğretime başlamadan önce görme yetisinin kontrol ettirilmesi, işitme yetisinin kontrol ettirilmesi, yine eğitim süreci içinde okuldaki etkinliklere katılım önemlidir. Ancak okulun programından bağımsız olarak harf öğretmek, yazdırmak gibi yanlışlar yapılmamalıdır. Çünkü yapılan bir yanlış ilköğretimde çok zor telafi ediliyor. Bu nedenle de herkesin uzmanlık alanını yapması lazım.

Okul öncesi eğitimcilerinin ilköğretim birinci sınıftaki okuma yazma sistemini öğrenmelidirler. Ancak çocuklara okuma yazma öğretmek için değil, çocukların ilköğretimde hızlı bir şekilde okuma yazma öğrenmesi için gerekli temel becerileri nasıl kazandıracağını öğrenmek ve planlamak için. Doğru hazırlık çalışmaları yapmak için öğretmenlerimizin bu konuda bilgi sahibi olması gerekir. Bu konuda bakış açımızın bence daha net olması gerekiyor. Okuryazarlık çok aktif bir süreç ve oyunla gerçekleşmesi gerekiyor. Bu nedenle de mutlaka okuryazarlığa hazırlıkta çocuğun bilinçli bir şekilde eğitilmesi lazım. Çocuğun ilköğretimde daha hızlı bir şeklide okuma ve yazmayı öğrenebilmesi için mutlaka bir çok çalışma vardır. Ancak, özellikle görsel algı, dikkat, nefes, ritim, ses çalışmalarının yapılması çocuğun ilköğretimde yazma becerisini yine daha hızlı bir biçimde kazanabilmesi içinde yine dikkat, çizgi, labirent, görsel algı çalışmalarının okul öncesi eğitim döneminde yapılması gerekiyor.

Sonuç olarak şu noktalara vurgu yapalım:

  • Okul öncesinin hedefi okuma ve yazma öğretmek değildir. 
  • Okul öncesinde görev yapan öğretmenler programlarını okul öncesi eğitimin hedeflerini dikkate alarak hazırlamalıdırlar. 
  • Okul öncesi eğitimde amaç çocuğun ilköğretimde okumayı ve yazmayı daha hızlı öğrenebilmesi için gerekli olan ön becerileri kazandırmaktır.
  • Öğretmen okula hazırlığın ne olduğunu ve nasıl olması gerektiği konusunda yeterli bilgiye sahip olmalıdır.
  • Ses ve çizgi çalışmalarını doğru bir şekilde uygulayabilmekiçin ilköğretim programındaki okuma yazma sistemi hakkında doğru bilgiye sahip olmalıdır eğitimcilerimiz.
  • Okuma yazmaya hazırlık etkinliği adı altında sadece kitap çalışmaları yaptırılmamalıdır.
  • Bütün etkinliklerde sanatta, dramada, Türkçede yapılan bütün çalışmalar okuma yazmaya hazırlığın içine adapte edilmelidir. 
  • Okul öncesi dönemde çocukların oyun hakları elinden alınmamalıdır. Okuma yazma öğretilmemelidir. 

Kaynak : https://www.tozok.org.tr/Kitap/1Temel/1-okuloncesi-sempozyum.pdf