
Lauren Gravitz’in “Otizm ve Travmanın Kesiştiği Noktada” başlıklı makalesinin temel argümanları ve örnekleri özetlenmiştir.
1. Giriş: Otizm ve Travmanın Göz Ardı Edilen Bağlantısı
Otizmli bireylerin, çocukluklarından itibaren travmatik olaylara maruz kalma ihtimali yüksektir. Ancak travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ile otizm arasındaki ilişki, bilimsel literatürde uzun süre görmezden gelinmiştir. Bu durum hem tanı koymayı hem de uygun müdahaleyi zorlaştırmıştır.
2. Örnek Vaka: Gabriel’in Hikayesi
Gabriel’in çocukluk deneyimleri (istismar, zorbalık, annesinin kaybı, sıcak çarpması, boğulma tehlikesi gibi) çok sayıda travmatik olayı barındırıyor. Otistik olması, bu olayları daha yoğun yaşamasına ve anlamlandırmasında zorluk çekmesine neden olmuş. Bu örnek, otistik bireylerin travmaya karşı daha savunmasız olduğunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
3. Tanı Sorunu: TSSB Gerçekten Daha mı Az Görülüyor?
Geçmiş araştırmalar, otistik bireylerde TSSB oranının %3’ten az olduğunu ileri sürmüştü. Ancak bu, TSSB’nin yanlış ölçülmesinden veya otistik bireylerde farklı semptomlarla tezahür etmesinden kaynaklanıyor olabilir. Yani sorun, görünmemesi değil, doğru şekilde görünür kılınamaması.
4. Travmanın Farklı Yüzleri: Otizmde Travma Ne Demektir?
Otistik bireyler için yangın alarmları, evrak işleri, rutin değişiklikleri ya da sosyal dışlanma gibi olaylar da derin travmatik etkilere yol açabilir. Özellikle zorbalık, sosyal izolasyon ve duyusal yüklenmelerin oluşturduğu “mikro travmalar”, şiddetli olaylar kadar etkili olabiliyor.
5. Tanıdaki Zorluk: DSM-5 ve Klinik Yetersizlik
DSM-5’in tanı kriterleri otistik bireylerin deneyimlerine her zaman uymuyor. 636 bin farklı semptom kombinasyonu içinde, otistik bireylerin yaşadığı TSSB semptomları “atipik” olduğu için tanı dışı kalabiliyor. Bu durum, hem tanıyı hem de tedaviyi karmaşıklaştırıyor.
6. Cinsiyet ve Aşırı Uyarılma Alt Tipi
Otistik bireylerde TSSB daha çok “aşırı uyarılma” formunda gözleniyor: uykusuzluk, öfke, dikkat güçlüğü ve kaygı gibi belirtilerle. İlginç biçimde, tipik popülasyonda kadınlarda TSSB daha yaygınken, otistik bireylerde erkeklerde daha sık görülüyor. Bu farklar, gelecekte cinsiyet temelli özel müdahaleler geliştirilmesini gerektiriyor.
7. Eşzamanlı Yaklaşım: Ayrı Değil, Birlikte Tedavi
Otizm ve TSSB’nin birlikte var olabileceğini kabul etmek, bütüncül ve eşzamanlı bir müdahale modeli gerektiriyor. Geçmişte, madde bağımlılığı ve TSSB birlikte tedavi edildiğinde başarılı sonuçlar elde edilmişti. Benzer şekilde, bu iki durumun birlikte ele alınması otistik bireyler için de daha etkili olabilir.
8. Farklı Deneyimler: Röportajlardan Bulgular
Araştırmacılar, otistik bireyler ve aileleriyle yaptıkları görüşmelerde, travmanın sadece şiddet içerikli olaylardan değil, rutin bozulması, duyusal tetiklenme, sosyal dışlanma gibi etkenlerden kaynaklandığını gördüler. Örneğin bir çocuk için yangın tatbikatı bile hastane düzeyinde bir stres kaynağı olabiliyor.
9. Tedavi Zorlukları ve Uyumlandırma Gerekliliği
Otistik bireylerin travma sonrası tedaviye katılımı, tipik çocuklara göre daha zor olabilir. Çünkü soyut kavramları anlamakta, uzun vadeli faydaları öngörmekte veya duygularını ifade etmekte güçlük yaşayabilirler. Bu nedenle terapi yöntemleri otizme özgü şekilde yeniden tasarlanmalıdır.
10. Umut Veren Yaklaşım: Görsel Destekli Uygulamalar
Kennedy Krieger Enstitüsü’nde geliştirilen görsel destekli telefon uygulamaları gibi yenilikçi araçlar, sözsüz veya az sözlü otistik bireylerin duygu ve deneyimlerini daha iyi ifade etmelerine yardımcı oluyor. Bu araçlar sayesinde tedavi sürecine daha etkin katılım sağlanabiliyor.
11. Sonuç: Travmanın Otistik Formunu Tanımak
Travma, otistik bireylerde farklı görünebilir, farklı tetiklenebilir ve farklı işlenir. Bu nedenle hem tanı hem de tedavi süreçleri, klasik anlayıştan daha esnek, nöroçeşitlilik odaklı ve bireysel farklılıkları gözeten bir yaklaşımla yürütülmelidir.
Kaynak : https://www.thetransmitter.org/spectrum/intersection-autism-trauma/